İki yıl aradan sonra bugün kitap fuarına gitme fırsatını
yakaladım. İki yıldır gitmiyordum çünkü, şöyle ağız tadıyla standları tek tek
ziyaret edecek, yazarlarla birlikte sohbet edecek fırsatı bulma şansının
olmadığı bir ortamda bulunmanın çokta önemi olmadığını düşünüyordum. Bugün iki
yılda bir şeyler değişmiştir umuduyla gittim. Yine çok kalabalık, yine girişte
izdiham var. Bu elbette ki yadırganacak bir durum değil ve fazlasıyla
sevindirici.
Bu kadar çok kitapsever olduğunu görmek elbette ki çok
güzel. Gel gör ki kazın ayağı hiç de öyle değil. Yine bilinçsizce, kargaşa ve
panik halinde, ne istediğini bilmeden dolaşan insan topluluğu gördüm. O standtan
bu standa düzensizce hareket eden, genç, yaşlı ve çocuklar gördüm. Bazı
standlarda kitap satmış olmak adına (burada pırıl pırıl stand görevlilerini
tenzih ederim) öğrencilere yaşına uygun olup olmadığına bakmaksızın kitap
satmaya çalışan görevliler gördüm. Standlar arasında mekik dokuyan, ailesinin
bin bir güçlükle temin ettiği parayı cebine harçlık olarak verdiği parayla
kitap alıyorum diye düşünerek ruhunda uzun süre silinmeyecek derin izler
bırakacak kitap satın alan çocuklar gördüm.
Şöyle ağız tadıyla kitaplara dokunamadıktan, satın aldığım
kitabın yazarıyla kısacık da olsa görüşemedikten, onunla en azından merhabalaşamadıktan,
satın almadığım kitapların arka kapaklarına göz atıp "söz seni de gelecek
sefere alacağım" diyerek okşayamadıktan sonra gitmek neye yarar.
Şişmiş bir kafa, sinirden kabarmış bir yürek, içinde yarım
kalmış bir ukde... Elde var sıfır... Bir daha mı! Ben yokum arkadaş... Medeni
insanlar gibi, bir ahenk ve düzen içerisinde, pazar alışverişi yaparcasına
değil, hiç kimseyi rahatsız etmeden, mümkün olduğunca sessiz ve sükunet
içerisinde kitap fuarlarını görmek umuduyla...
Ama tüm bunları yapabilmek için
çok kitap okumamız gerek çoook... :))