Sabah güneşinin pencerelerimizi aydınlattığı gibi, sen
de gözlerini uykudan açar açmaz aydınlat dünyamızı çocuk… Sonra, sabırsızca
sabahı bekleyen kuşlar gibi cıvılda, bir o odada, bir bu odada… Devir değişse
de, düzen eski düzen olmasa da, sen hiç değişme sen hep aynı kal, sen hep gül,
gül sen çocuk…
Gözlerindeki ışıltı, yüzündeki nur aydınlatsın içimize
sinen karanlığı…
Sen hep gül, karanlıklar boğulsun ışığınla, gül çocuk…
Çoğu zaman mutluluk bizden uzak dursa da, bize uğramasa da, acılar içimizi
sızlatsa da, sen karamsar olma boş ver aldırma; sen karanlığa, karamsarlığa
inat bir kez daha gül, sen gül ay yüzlü çocuk…
Zaman zaman bulutlar gibi biz de ağlarız, içimizi
dağlayan özleme, kat be kat büyüyen hasrete, katlanılmaz olan gurbete; sen
bizimle ağlama ne olur; sen hep gül, ağlarsan sevinçten ağla, mutluluktan
ağla, ama her şeye inat yine de bi gül, gül be çocuk…
Hayat darmadağın etse de bizi, sen gül topla hayat
bahçesinden, sonra bi gül.. Bahçede saklambaç oyna… Bizim kendimizi toparlamaya
çalıştığımıza bakma, bırak senin oyuncakların odada dağınık kalsın, saçlarını
rüzgâr dağıtsın, yağmur öpsün çocuk kokan saçlarından, masmavi umut ol,
ulaşılmaz umutlarımızı denizden topla, topla ve dalga dalga bize getir,
kucaklarımıza dolarken gülüşün, bizim içimiz içimize sığmaz olurken sen bi daha
gül, yine gül, gül be çocuk…
Sen geleceksin, sen istikbal, sen gökteki yıldızsın,
yüreğimizdeki umut, sen yağmur sonrası semada oluşan renk cümbüşü… Biz
çalışırız, didiniriz; ekmek, para pul büyüklerin işi; sen küçük ellerinle çiçek
topla, kalem tut, resim çiz, top oyna ne olur; ha bi de gül, gülmeyi sakın ama
sakın unutma… Bak güldün yine...Hadi bi daha Gül... Gül Çocuk...
- Yaşar SALDIK -