Sayfalar

22 Mart 2014 Cumartesi

Centilmenler ve Oyuncular

Kitap Hakkında:
Adı: Centilmenler ve Oyuncular
Kitabın Orijinal Adı:Gentlemen & Players
Yazar: Joanne HARRİS
Çeviren: Suzan Cenani Alioğlu    
Sayfa Sayısı: 478
Boyut: 13,5 x 19,5 cm 
Yayınevi: Altın Kitaplar
Basım Tarihi: İstanbul, 2007
Kağıt Türü: 2.Hamur ciltsiz
Satış Ücreti: 24 TL
Değerlendirmem: %85
Ne Buldum: Beklediğimden de güzel

 Yazar Hakkında: Joanne Harris

Joanne Harris 1964 yılında Yorkshire'da doğdu. Annesi Fransız, babası İngiliz'dir. Cambridge de Saint Catharine's Koleji'nde modern ve ortaçağ dilleri eğitimi aldı. Hüsranla sona eren başka meslek denemelerinden sonra, Leeds'de 12 yaşındaki çocuklara Fransızca öğretmenliği yaptı ve bir süre sonra ‘Bunu yapabiliyorsam her şeyi yapabilirim,' düşüncesiyle ilk romanı The Evil Seed'i kaleme aldı. Ama bu kitabı çok satmamasına rağmen yazar 1993 yılında Sleep Pale Sister; Çikolata (1999); Böğürtlen Şarabı (2000); Beş Dilim Portakal (2001) ve Kıyıdakiler (2002) adlı romanlarını okurlarının beğenisine sundu. Çikolata adlı kitabı ile bir anda tüm dünyanın tanıdığı bir yazar oldu.
Bunu takip eden diğer romanları kendisini bir hayli zengin yaptı. Joanne Harris, 2001 yılında öğretmenlik görevinden ayrıldı ve tüm zamanını roman yazmaya adadı. Kocası Kevin ve kızı Anouchka ile Huddersfield eteklerinde Almondbury köyünde yaşamını sürdürmektedir.

Altın Kitaplar Yayınevi tarafından Türk okurların beğenisine sunulan kitapları ise şunlardır:
Beş Dilim Portakal - Böğürtlen Şarabı - Çikolata - Kutsal Yalanlar - Kıyıdakiler - Lolipop Papuçlar - Mavi Gözlü Çocuk - Merhaba, Hoşça kal

Konusu Arka Kapaktan:
St. Oswald’s İngiltere’nin kuzeyinde, zengin ailelerin erkek çocukları için yıllarca önce kurulmuş
bir ortaöğretim okuluydu. Öğrenciler ve okul çalışanları yeni ders yılına başlarken esmekte olan değişim rüzgârlarını fark etmeye başlamışlardı, fakat bu hiç kimse için pek de iç açıcı kokular getirmiyordu.
Özellikle takım elbiseli öğretmenler, bürokratik işlemler ve bilgi teknolojisi, okulun geleneksel havasına hakim olmaya başlamıştı. St. Oswald’s’ın eskilerden olup emekliliği yaklaşan Latince öğretmeni Roy Straitley içinde bulunduğu kurumun tüm çekişmelerinden, rekabetlerinden ve görünen basit karmaşasının altında yatan karanlık sırlardan haberdardı. Evet, her şeyin farkındaydı. Birbirine düşürülen öğretmenlerin, acımasızca ortalığa saçılan kişisel yaşantıların ve rekabet ortamını körükleyen kişinin kim olduğu, yani Köstebek’i tahmin edebiliyordu. Köstebek’in gizli gizli beslediği kin patlamak üzereydi. Çok eski ve unutulmuş bir skandalın başoyuncusunun, okulun itibarını yerle bir edebilecek kadar büyük bir öfkesi, ama çok da eski olmayan bir geçmişi vardı ve bunu bilen tek kişi Latince öğretmeniydi.

 Kitabın Analizi & Yorumum:
 Bir D&R ziyaretimde indirime girmişti, kitabın ismini “Centilmenler ve Oyuncular” olarak görünce ilgimi çekti; kendimde bir centilmen olunca : ) dayanamadım ve aldım. Hani lisedeyken uzun süre tiyatroydu, skeçti derken oyunculukta oradan yani : )
Yazar, sürükleyici, dayanılmaz, merak uyandırıcı, müthiş ve son sayfasına kadar heyecanın, gerilimin dorukta olduğu bir eser ortaya koymuş. Harris bilinçli olarak heyecanın dozunu yavaş yavaş,  kademe kademe arttırarak okuyucuyu sayfalara bağlıyor; bağlamakla kalmıyor adeta esir ediyor.

Olaylar Kuzey İngiltere de bir ortaöğretim okulunda St. Oswald’s ta geçiyor. Gelenekçi olan St. Oswald’s ta yeni eğitim-öğretim yılının başlamasıyla değişim rüzgarları da kendini hissettirmektedir. Ancak okul bir felaketle sarsılmak üzeredir. Okul binasında birileri tarafından bilinçli bir fitne yürütülürken, hiç kimse olayları bir yere, bir şeylerle bağdaştıramaz. Okul hakkında gizli bilgilere sahip birinin zarar vermek niyetinde olduğu ise su götürmez bir gerçektir. Ama bu gizli komplocu kimdir?

Hikayenin, bir satranç oyunu modeli tarzında ve iki anlatıcı tarafından anlatılıyor olması da alışılmışın dışında olmakla birlikte yazarın farklı kendine özgü bir yazım tarzı olduğunu gösteriyor.

Anlatıcılardan birisi, yaşlı emekliliği gelmiş yıllarını bu okulda geçirmiş tecrübeli Latince öğretmeni Straitley’dir. Straitley 33 yıldır öğretmenlik yapan, hayatını kariyerine adayan, hiç evlenmemiş , St Oswald’s ı ailesi sayan, tek başına yaşayan, kilolu ve çirkin olmasına rağmen öğrenciler arasında sevilen, lakin disiplinli, bir o kadarda adil olan klasik bir öğretmendir.
Olayların çözümlenmesinde ve gizli sabotajcının kimliğini açığa çıkarabilecek tek kişi de kendisidir. Zira aynı zamanda iyi bir gözlemcidir. Öğrenciler arasında lakabı “Quaz” olan Straitley acaba düşmanın kimliğini zamanında ortaya çıkararak bir cinayeti de önleyebilecek midir?

Diğer anlatıcı ise kimliği sadece kitabın son bölümünde ortaya çıkan bir komplocu mudur acaba. Kitaptan alınmış aşağıdaki alıntı, sırların açığa çıkartılmasının, duyulan kinin ve öç alma duygusunun nedenini hakkında aslında ipuçları veriyor gibi: 

Ben burada davetsiz misafirdim; bir anda üzerimdeki kirli kot pantolonun, aşınmış spor pabuçların, suratımın sıskalığının kısa, düz ve saçlarımın ayrımına vardım.Kendimi artık yürekli bir kaşif gibi duyumsamıyordum.Benim burada bulunmaya hakkım yoktu. Bunu yapmakla alçalmış, sıradanlaşmıştım; kendimi bir casus, burnunu başkalarının işlerine sokan sinsi biri, aç gözlü, uzun elli, pis küçük bir solucan gibi hissettim. Görünür olayım olmayayım bana baktıklarında görecekleri şey buydu. Ben buydum.  Bir Sunnybankli.

Hakkını vermek lazım, Joanne Harris ikinci anlatıcının çocukluk, ergenlik ve genç yetişkinlik dönemlerini, yani geçmiş ve günümüz geçişlerini de zekice bağlamış.

Her okulun kendi içinde gizli ve kirli sırları vardır. Bunlar birileri tarafından çoğu zaman bilinir bilinmesine de ifşa edilmeden yıllarca zihinlerde, sümen altlarında saklanır veya unutulmaya bırakılır.

Kitap bittiğinde kendimi sıkmaktan kaslarımın tutulduğunu hissettim ama bir o kadar da keyifle okudum. Araya farklı birkaç kitap sıkıştırdıktan sonra Joanne Harris’in bir başka kitabını mutlaka okuyacağım.
İyi ki de almışım. Altın Kitaplar 'ı bu kalemi güçlü yazar seçimi ve güzel çeviri için kutluyorum.

Kitap başta akıcı çok bir farklılığı yokmuş gibi başlıyor ama sonunda okuyanı kesinlikle şaşırtıyor diyebilirim, sırlar beklediğimden büyük çıktı. Kısaca kitabı kesinlikle tavsiye ederim :)

Fazla bir şey söylemeye gerek yok. Çok beğendim ve yazarın iki kitabını daha aldım. Bakalım onları ne zaman okumaya başlayacağım. Elimde okunmayı bekleyen o kadar çok kitap var ve ben hepsini okumak istiyorum.

parktaki senfoni...

Bu sabah her zamankinden biraz daha erken çıktım evden. Hava çok güzel olmasına rağmen benim havam yerinde değildi. Mesai başlayıncaya kadar boş boş dolaşmak istedim. Günlerden cumartesi olduğu için sokak ve caddeler bu saatte biraz sakindi. Malum birçok kişi hafta sonu çalışmıyor. Öğrencilerse tatil. Benim gibi çalışanlarsa kaldırımlarda ileri geri gidiyorlardı :(  
Sağı solu, vitrinleri seyrederek ilerlerken kendimi parkta buluverdim. 


Kaç aydır parka gelmiyorum şimdi hatırlamıyorum. Boş bir banka oturdum ve sırtımı güneşe verdim. Tüm bedenimi hemencecik ısıtıverdi güzelim bahar güneşi. O temiz havayı derin derin içime çektim. Ciğerlerimin kendine geldiğini ve bayram ettiklerini hissettim. Bu kadar temiz havayı birden almaya alışkın olmadıklarından olsa gerek hafiften bir başım döndü, bir güzel oldum sanki :)
Park içerisinde yürüyüş yapan birkaç yaşlı amca ve teyzeyi, eşofmanları üzerlerinde gıcır gıcır spor ayakkabılarını çekmiş gençleri spor yaparken imrenerek seyrettim valla…

Yalnız 30-35 yaşlarındaki bir bayanın hem spor yapıp hem de sigara içmesini pek yadırgadım, garibime gitti doğrusu. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu demeden edemedim.



Alını yeşilini giymiş ağaçların güzelliği, çimlerin yemyeşil görüntüsü ve özellikle portakal çiçeklerinin insanı mest eden o eşsiz kokusu beni benden aldı, kendimden geçirdi başka diyarlara götürdü. 
Hafiften bir de müzik olsa tam olurdu derken altında oturduğum çam ağacının dalına konan bülbülün 
“hoş geldin arkadaş” diye sabah serenadına başlaması  ruhumu okşadı.
Önümdeki sarı, pembe, beyaz rengârenk lalelerin etrafında cıvıldaşan serçe kuşları senfoniye ne de güzel katıldılar.

Başımı çevirip yanı başıma baktığımda ise onlarca karıncanın toprak üzerinde itinayla oluşturdukları yuvalarına çör çöp onlar için yiyecek sayılan maddeleri taşıdıklarını gördüm. Yukarıdan bakınca bu kadar çok karınca topluluğunun hararetli ve hummalı olduğu kadar kargaşaya meydan vermeden, düzen içinde hareket etmeleri yüce Yaratıcının varlığının bir yansımasıydı sanırım. Bu küçük dostlarımdan da alacağım dersi almıştım. Yaratılış gayemi tekrar hatırlattıkları için onlara teşekkür ederim.



Karşıdaki ardıç ağacında bir çift kumrunun “bak bu sabah parkımıza kimler gelmiş” diyerek sohbet ettiklerini de duyar gibiydim.
Çalılıkların arasında bir oyana bir buyana koşuşturan ve birbirleriyle havlayarak şakalaşan, belki de kendilerince saklambaç oynayan birkaç sokak köpeği ise ayrı bir lezzet katıyordu bu manzaraya. 

Parkın orta yerinde ise gelinlik giymiş gibi duran güneşin ışıltıları altında bembeyaz çiçekleri salkım salkım sallanan akasya ağacı ise insana cennetteymiş hissi veriyordu adeta. Uzunca bir süredir rüyalarıma giren ve ilk görüşte âşık olduğum, her gece düşümde peşinden koştuğum, fakat bir türlü yakalayamadığım güzeli nihayet burada gerçekten bulmuştum. 
                                       O güzelin ve tek aşkımın adı “huzur”du.   

9 Mart 2014 Pazar

Dışarıda yağmur var...

Günlerden pazar. Dışarıda  yağış var. Olsun yine de mutluyum. 
Uzun süredir yağmura hasret olan toprağın suyla buluşmasını izliyorum pencereden. 
Kirli havanın temizlenip nefes alınacak hale gelmesi de başka bir güzellik. Tüm bunları düşünürken,  içinde bulunduğum zamanı anlatan bir şarkı nın hoş melodileri yükseliyor radyodan; adeta mutluluğumu paylaşmak istercesine. Neslihan’a hafiften mırıldanarak eşlik ediyorum. Neslihan'ın güzel sesi ile huzur buluyor insan "Yağmur'un Hikâyesi'nde"... 

1 Mart 2014 Cumartesi

kısa müzik arası ve de çay molası...





Bugün hafta sonu... Bir kaç saat kitap okudum... 
Hava güneşliydi bundan faydalanıp değerlendirdim.
Veeee sevdiğim şarkıları dinledim... Neslihan beğendiğim bir ses.
Hele bu şarkısı var ya çooook beğeniyorum...
Tekrar tekrar dinliyorum...



Dinlerken güzel demli tavşankanı bir bardak çaya da yok demem.
Afiyet olsun... 

Okumaya başladım / Centilmenler ve Oyuncular

Joanne Harris’in “Centilmenler ve Oyuncular” isimli kitabını okumaya başladım.

İş yoğunluğundan dolayı fırsat bulup bitirebilirsem inşallah yorumlayacağım…