Kitap Hakkında:
Adı: Son Konuşma
Yazarı: Randy Pausch
Çeviri: Merve Duygun
Yayınevi: Butik Yayınevi
Sayfa: 240
Ebat: 14x20 cm
Değerlendirmem: % 95
Ne Buldum: Duygu yüklü bir aile dramı
Değerlendirmem: % 95
Ne Buldum: Duygu yüklü bir aile dramı
Yazar Hakkında: Randolph Frederick Pausch
(23 Ekim 1960 – 25 Temmuz 2008),
ABD'li bilgisayar bilimleri profesörüdür. İnsan-bilgisayar etkileşimi ve
tasarım alanlarında uzmanlaşmıştır. Brown Üniversitesi'nin Bilgisayar
Mühendisliği Bölümü'nden 1982 yılında mezun olmuştur. Virginia Üniversitesi'nde
profesörlük ünvanını almıştır. 1988 yılından bu yana Carnegie Mellon
Üniversitesi'nde çalışmaktaydı. Ayrıca EA
Sports, Google, Disneyland gibi ünlü firmalarda bazı projelerde
görev almıştır.
Ağustos 2006'da kendisine
pankreas kanseri teşhisi kondu ve yoğun bir kemoterapi ve
tedavi programına girdi. Bir süre sonra kanserin vücuda yayıldığı fark edildi
ve artık ölümcül bir durumda olduğu söylendi. Bundan sonra Pausch, karısı ve 3
çocuğu ile daha çok vakit geçirebilmek için hayatını biraz daha uzatabilecek tedavilere
ağırlık verdi. Ayrıca çocuklarına bir miras olarak bırakabileceği tek şeyin en
iyi yapabildiği şey olan bir konuşma olabileceğini düşünerek en son çıktığı
semineri bu amaçla verip bir de "The Last Lecture" Son
Konuşma adında kitap hazırladı. 25 Temmuz 2008'de, aile evinde hayatını
kaybetti. Kendine ait bir kitabı ve
ortaya çıkarttığı Alice ile Programlama Öğrenmek adında bir projesi
vardır.
Eserleri:
Alice ile Programlama Öğrenmek
Son Konuşma
Arka Kapaktan:
"Gerçek Bir Yaşam Hikâyesi"
Pankreas kanseri, 3 ay ömür biçilen dünyaca ünlü bir
bilim adamı; Ama her şeyden önce 1,2 ve 5 yaşlarında üç tane çocuğu olan ve
onlardan -hele de şimdi-hiç ayrılmak istemeyen son derece duygusal bir baba;
Gelecek yirmi senede çocuklarına öğreteceklerini, günün birinde
onların sahiline vuracak bir şişeye sığdırmaya çalışıyor. İşte böyle bir adamın
bütün dünyaya ve en başta da çocuklarına miras bırakılmak üzere, yaşamla
ilgili-evet ölümle değil, yaşamla ilgili-çocukluk hayallerimizle ilgili,
hayatımızdan sonuna kadar tad almayla ilgili, dostluklarla ilgili, sevgiyle
ilgili, kısacası yaşamın tam da kendisiyle ilgili üniversite kürsüsünden
yaptığı "Son Konuşma"
Bir sürü Profesör, "Son Konuşma" adı altında
konuşmalar yapar. Onlardan, ölümlerini düşünmeleri ve onlar için en önemli
şeyin ne oldugunu bulmaları istenir. Ve onlar konuşurken, dinleyiciler ister
istemez aynı soruya kapılırlar: Son şansımız olduğunu bilseydik, dünyaya hangi
gerçeği bildirmek isterdik? Yarın ölecek olsaydık, neyi miras olarak
bırakırdık? Carnegie Mellon'da bir bilgisayar profesörü olan Randy Pausch'dan
böyle bir konuşma yapması istendiğinde, son konuşması olacağını düşünmesi zor
olmamıştı, ne de olsa kısa süre önce ölümcül bir kanser teşhisi konmuştu.
Ama yaptığı konuşma ölümle ilgili değildi. Çocukluk
hayallerinizi gerçeğe dönüştürmek ile ilgiliydi. Engelleri asmanın,
başkalarının hayallerini mümkün kılmanın, her anın değerini bilmenin önemiydi.
Bunlar Randy'nin inandığı her şeyin bir özetiydi. Yani yaşamak ile ilgiliydi.
Bu kitapta Randy Pausch, konuşmasını bir fenomene çeviren
ve onu unutulmaz kılan özelliklerini -mizah, ilham ve zekayı bir arada
kullanmıştır. Bu kitap nesillerden nesillere aktarılacak ve gelecek
nesillerin de okuyacağı bir kitaptır.
"Önemli olan kaybetmeniz veya kazanmanız değil,
nasıl oynadığınızdır."
Randy Pausch
Amerika’nın tanınmış üniversitelerinden birinde
profesörlük yapan dünyaca ünlü bilim adamı Randy
İkisi erkek ve birisi de kız çocuğu olmak üzere üç çocuk
babasıdır. Lakin hayatını karartan haberi, yani pankreas kanseri olduğunu ve 3
aylık bir ömrü kaldığını öğrendiğinde kara kara düşünüp ölümü beklemek yerine
çok sıra dışı bir işe kalkışır. Bu olayı kendine çok büyütmez. Zira elinden
gelen bir şeyin olmadığını ve sonucun her ne yaparsa yapsın değişmeyeceğini
biliyordur.
Çocuklarının üçünün de küçük olması ve ölümünden sonra
kendisi ile ilgili hiçbir anıları olamayacağı düşüncesi kendisini
Bir fikri uygulamaya iten sebeptir. Çalıştığı
üniversitede son konuşma adı altında yaptığı sunumu videoya kaydeder ve bunu
çocuklarına adar. Ayrıca geride kalan ömrünü ailesi ve çocuklarıyla birlikte
hiç ölmeyecekmiş gibi mutluluk içinde geçirmeye çalışır. Çocuklarının ileride
kendisini daha iyi tanıması ve anlaması için onlarla birlikte tatile çıkar,
çocuklarıyla havuzda birlikte yüzer, yeni bir araba alır ve tüm bu yaptıkları
ve birlikte geçirdiği bu güzel vakit görüntülerini videoya kayder. Kısacası bu
video görüntülerini onlara miras olarak bırakır. Ayrıca ansızın ölüp gitmediği
ve çocukları ve eşiyle birlikte vakit geçirebileceği zamanı olduğu için haline
de şükreder. Lakin beklenen son gelmiştir ve Randy Pausch yaptığı bu Son Konuşma’dan bir yıl sonra 25
Temmuz 2008 tarihinde hayatını kaybeder.
Randy’nin özdeyiş niteliğindeki sözlerinden kısaca
birkaçını şöyle sıralayabilirim:
“Sen hata yaptığında ve kimse sana bir şey söylemediğinde
bu senden vazgeçtikleri anlamına gelir.”
“Çocukluk hayallerinizden asla vazgeçmeyin, onu mutlaka
gerçekleştirin.”
“Tuğla duvarlarının
orada olmalarının bir sebebi var. Amaçları bizi dışarıda tutmak değil, bir şeyi
ne kadar çok istediğimizi anlamamız için bize bir şans vermektir.”
“İnsanlar
eşyalardan daha önemlidir. Bir araba, yepyeni üstü açık arabam gibi
kullanılmamış bir cevher bile, sadece nesnedir.”
“Zaman, bilinçli
bir şekilde yönetilmelidir, para gibi.”
“Her şey yaşamı
nasıl yaşadığınıza bağlı”
“Her zaman doğruyu söyleyin.”
“Kararlı olmak açıkgözlü olmaktan iyidir.”
“Şikayet etme, sadece daha çok çalış”
“Deneyim, istediğinizi elde edemediğinizde, elde
ettiğiniz şeydir.”
Kitabı böyle bir çırpıda kısaca özetlemek elbette ki
mümkün değil. 240 sayfalık kitabın her bir sayfası dolu dolu ders niteliğinde.
Bir hafta sonu vakit geçirmek için çıktığım alış veriş gezisinde raflarda
dizili onlarca kitap içerisinden ne hikmettir ki bu kitap beni sanki mıknatıs
gibi kendine çekti. Elime aldım ve konusunu okurken gerçek yaşam hikâyesinden
alınmıştır sözünü duyunca hiç tereddüt etmeden kaptım. Altıncı hissim de al diye
ısrar etmişti çünkü. Kitabı bir sonraki
Pazar günü bir çırpıda okuyup bitirdim. İstesem de ikinci güne sarkması mümkün
değildi, zira elden bırakmanın imkânsız olduğu bir kitap diyebilirim. Kitabın
özellikle son sayfalarında duygu seline kapıldığımı, yüreğimin burkulduğunu,
Üniversitede yaptığı sunumun sonrasında eşini kürsüye
davet ettiğinde eşinin sakın ölme sözünden sonrasında ise güneşli bu Pazar
gününde yüreğimin derinliklerine yağmur gibi yaş akıttığımı utanmadan
söyleyebilirim. Bugüne kadar okuduğum ve sonunda ağladığım ikinci kitap oluyor.
İlki Mitch Albom’un Bir Daha adlı kitabıydı.
İyi ki de almışım diyebileceğim bir kitap.
Tek kelimeyle muhteşemdi!!!