Kitap Hakkında:
Kitabın Adı: Kırık Çömlek Parçası
Yazarı: Linda Sue Park
Çeviri: Aslı Anar
Yayınevi: Beyaz Balina Yayınları
Sayfa: 164
Basım: İstanbul, 2001
Ücret: 9 TL
Değerlendirmem: %100
Ne Buldum: Gerçek sanatkârın işine olan saygısını
Yazar Hakkında:
Koreli göçmen bir ailenin çocuğu olarak 25 Mart 1960
yılında Urban kasabasında doğdu. Henüz 4 yaşındayken ailesinin Amerika’ya
Chikago’ya göç etmesi ile burada yaşamaya başladı. Amerika’ya taşındıktan sonra
İngilizceyi çabuk öğrenmesi için evde Korece konuşulması yasaklandı. Küçük
yaştan beri yazamaya meraklı olan Park şiirler ve hikayelerle yazmaya
başlamıştır. Lise dönemine kadar yazdığı birçok şiir gençlik dergilerinde
yayınlanmıştır.
Stanford Üniversitesinden iyi bir derece ile mezun
olduktan sonra bir petrol şirketinde halkla ilişkiler bölümünde görev aldı. Bu
şirkette iki yıl süreyle çalıştıktan sonra ayrıldı ve yakışıklı bir İrlandalı
ile evlenerek Dublin’e taşındı. Burada Üniversitede edebiyat eğitimi aldı.
Sonrasında bir reklam firmasında çalışmak üzere Londra’ya taşındı. Burada
ayrıca yabancı öğrencilere İngilizce öğretmenliği yaptı. İrlandalı eşinden bir
kız çocuğu dünyaya geldi.
1990 yılında eşinin işleri dolayısı ile tekrar Amerika’ya
dönüş yaptı. Burada da yabancı öğrencilere İngilizce ders vermeye devam etti.
Bu iş yzynca bir dönem vaktini alsa da nihayet
hep yapmak istediği işe, yani yazma karar verdi.
1997 yılında ilk kitabı Tahterevalli Kızı yazmaya koyuldu
ve bu kitabı 1999 yılında yayımlandı.
Okumayı, yazmayı, seyahat etmeyi, yemek pişirmeyi, film
izlemeyi seven Park halen aynı eşiyle evli olup Batı New York’ta yaşamaya devam
etmektedir.
Arka Kapaktan:
Kore’nin küçük bir köyü… 12.yüzyıl
Ağaçkulak’ın bir hayali vardır. Hergün gizli gizli çömlek
ustası Min’in bir avuç kilden
Bir şaheser yaratmasını izler. Bu, ona göre bir
mucizedir. Kendisi de bir gün böyle bir mucize gerçekleştirmek için can atar.
Fakat bu küçük köyde, gidip bir çömlek ustasından size sanatını öğretmesini
istemek olanaksızdır.
Hele de Ağaçkulak gibi bir yetimseniz. Ağaçkulak,
öncelikle kendisini ustasına kanıtlamak zorundadır. Bunun için Min ustanın
yanında çalışmaya başlayan Ağaçkulak, böylece hayaline bir adım daha yaklaşır.
Ama bazen bir hayal öylesine uzak gelir ki adeta görünmez olur. Ama belki
Ağaçkulak her seferinde bir tepeyi, bir vadiyi aşarak hayaline kavuşacaktır.
(Tanıtım Bülteninden)
KİTABIN ANALİZİ
& YORUMUM:
Anne ve babası hummadan ölen henüz iki yaşındaki çocuk
keşişlere teslim edilir.
Tapınakta da humma salgını olduğu için keşişler çocuğu
Çulpo köyüne amcasına bırakmak isterler. Çulpo Kore’nin batı kıyılarında küçük
bir çömlekçi köydür. Çocuğu köye getiren keşiş amcanın artık köyde olmadığını
öğrenir. Tapınağa da götüremez ve onu geçici olarak köprü altında yaşayan Turnaadam’a
emanet eder. Doğuştan büzüşmüş ve yamuk olan baldırı ve ayağından dolayı elinde
değnekle tek ayaklı duran ve bu duruşuyla bir turnaya benzeyen adamın adı
Turnaadam olarak kalmıştır. Birkaç ay sonra keşişler bu yetim çocuğu alıp
tapınağa götürmek istediklerinde ise Ağaçkulak bir maymun gibi Turnaadam’a
sarılarak onu bırakmak istemez. Ve on gün bu gündür (tam on yıldır)
Turnaadam’ın yanında yaşamaktadır. Ağaçkulak, adını kurumuş ya da yere
devrilmiş ağaç gövdelerinin üzerinde, çürümüş odundan çıkan yarım daire
şeklindeki, buruş buruş mantardan almıştır. Her ikisi de baba-oğul gibi köprünün
altındaki boş yerde yaşamaktadırlar.
Ağaçkulak’ın köyün çöplüğünden topladıkları yiyeceklerle
beslenir bu iki dost. İşte yine yiyecek toplamak üzere çöplükten dönen
Ağaçkulak çömlekçi Min’in evine yaklaşınca bu yaşlı çömlekçinin neyin üzerinde
çalıştığını merak eder ve çöp yığınının hemen uzağında, yolun üzerinde,
dönemecin hemen başında, sırtı dağlara dayalı çömlekçi Min’in evine uğrar. Min
eşiyle birlikte burada yaşamaktadır.
Bahçenin arkasından gizlice Min ustanın
çalışmasını izler. Bir başka günde yine hangi figür üzerinde çalışmakta olduğunu
gözetlemek isterken Min’in evde olmadığını fark eder ve merakına yenik düşerek tezgâhın
yanına kadar sokulur ve raftaki çömlekleri hayranlıkla izlemeye başlar. İç içe
geçmiş kutu şeklindeki çömlekleri incelerken dışarıdan bir tavuğun gıdaklaması
ile irkilir ve elinden düşürerek kırılmasına sebep olur.
Min usta tarafından suçüstü yakalanır ve hırsızlıkla
suçlanır. Ağaçkulak hırsızlık için girmediğini yaptığı işi önemsediğini ve çok
merak ettiğini, hırsızlığın köpeklik demek olduğunu ifade eder. Bu sözleri
Min’i ikna eder. Ayrıca verdiği zarardan dolayı kendisine yardım edebileceğini
söyler. Zorda olsa Min usta ile ödeşmek için dokuz gün çalışma konusunda
anlaştı. Dokuz gün boyunca Ağaçkulak’ı el arabası ile dere yatağından Min için
kil taşıdı, kil kardı. Bu destek Min belli etmese de işine gelmişti.
Ağaçkulak bu çalışması karşılığında Min ustanın
karısından öğle yemeği aldı. Aldığı bu öğle yemeğinin tamamını yemeyen
Ağaçkulak yarısını da dostu Turnaadam’a götürüyordu. Kil taşıyor, odunları
istifliyor, hazırlanan çömlekleri fırına kadar götürüyordu derken dokuz günlük
ödeşme dönemi bitti. Bir gün Ağaçkulak Min’e yanında çalışabileceği teklifinde
bulundu. Min teklifi sadece yemek verebileceği şeklinde kabul etti. Ve böylece
Ağaçkulak çömlekçi ustası olma yolundaki hedefine daha bir adım daha yaklaşmış
oluyordu. Günler böyle geçip giderken bir gün köye saraydan bir görevli geldi
ve saray için çömlek siparişi vereceği ustayı seçeceğini söyledi. Hikâyenin
asıl heyecanlı kısmı işte buradan itibaren başlıyor.
Acaba köydeki hangi çömlekçi sarayın siparişine hak
kazanacak? Min usta Ağaçkulak’a çömlek yapmayı öğretecek mi? Ağaçkulak tek
başına çıkacağı uzun yolculukta neler yaşayacak?
Altında yaşadıkları köprü kimin kaderini etkileyecek?
Yaşamını değiştirecek iki büyük sürpriz ne olacak?
Kitabın Koreli yazarını hakikaten tebrik ediyorum. 160
sayfalık bu kısacık romanda neler anlatmamış ki, insanlık adına hangi dersleri
vermemiş ki. Herkesin okuyabileceği, 7’den 77’yegözleri görüp de okuyabilen
herkesin okuması gereken duygu yüklü harika bir eser.
Basit ve yalın anlatımı ile okuma şöleni sunmuş yazar.
Her kitabı kolay kolay beğenmem, beğendiğim her kitaba da
100 puan vermem ama bu kitap bana göre 100 puanı çoktan hak etmiş doğrusu. İlk
defa bir kitabın bitmemesini istedim. Ben okudukça sayfaların artmasını diledim
diyebilirim.
Kitabı daha ilk gördüğüm anda dikkatimi adıyla, kapak
resmi ile konusu ile çekmişti açıkçası. Uzun süre web de takip ettim ve
indirimli bir anda da satın aldım.
Ama etiket üzerinden de pahalı değil zaten. Ödediğim her
kuruşu helalinden hak ediyor doğrusu.Tek kelimeyle muhteşem.Sadece şunu
söyleyebilirim: HELAL OLSUN !!!