Kitap Hakkında:
Yazarı:
Margaux Fragoso
Çevirmen:
Bülent Ertaş
Yayınevi:
Artemis Yayınları
Sayfa:464
s.
Ebat:14x20
cm
Ücret:
22 TL
Puanlamam:
%85
Ne
Buldum: Asla kimseye % 100 güvenilmemesi gerektiğini
Yazar Hakkında:
1979 yılında New Jersey’de doğan Amerikalı yazar.
Binghampton Üniversitesi’nde doktarasını tamamlamıştır. Yazdığı kısa hikaye ve
şiirler, The Literary ve Barrow Street’te ve daha birçok edebiyat dergisinde
yayınlandı.
Arka Kapaktan:
Kimsenin
anlatmaya cesaret edemeyeceği ürkütücü bir trajedi, bir gerçek hayat hikayesi…
“Kaplan, Kaplan binlerce tartışma başlatacak. Margaux Fragoso müthiş bir empati
becerisiyle imkansızı başarıyor ve bir pedofilin insan olarak portresini
çiziyor. Böylece onun ağır suçunu, emsali nadir günahını hayal edilemeyecek
kadar korkunç bir hale sokuyor. Aralarındaki ilişkiyi betimleyişi şok edici,
çarpıcı, korkusuz ve sansürsüz. Kitap, bir kurbanın hikayesi olarak son derece
sürükleyici; edebi açıdan ise çığır açan bir başyapıt.” -ALICE SEBOLD
Cennetimden Bakarken’in yazarı
Kitabın
Analizi&Yorumum:
Her
kitap okuyucusunun ya da kitap kurdunun yeni bir kitap seçerken mutlaka kendine
göre kriterleri vardır. Benim de öyle.
Bazıları sadece polisiye okurken, bir başkası tarihi romanları beğenip
okuyabilir. Ya da birisi popüler kitapları almaya çalışırken bir diğeri aşk
romanlarını tercih edebilir. Benim de en favori okuma alışkanlığım gerçek hayat
hikayeleri , anı romanlar ve kişisel gelişim kitapları oluyor. Ama bu demek
değil ki macera, polisiye ya da tarihi bir romanı ya da ne bileyim bilimsel bir
kitabı okumam. Ben kitap hastasıyım ne bulsam okurum elimde var olanları
sıralamaya koyar onları içinde bulunduğum psikolojik durumuma göre okurum.
Neyse bu kadar gevezelik yeter bence. Şimdi KAPLAN, KAPLAN’a gelelim.
Margaux
- ben ona Margo diye hitap edeceğim - romanımızın kahramanı oluyor; yedi
yaşında küçük sevimli şirin mi şirin biraz da Japonlara benzeyen kız
çocuğu. Norveç, İsviçre, Japon melezi
bir anne ile İspanyol kökenli bir babanın tek çocukları. Babası Loui alkolü
seven bir tip. Romanın başlarında tam benim kafamda canlandırdığım baba
modelinde. Yani baba gibi davranmaya çalışan bir tip.
Margo’yu
genelde mutlu olduğu zamanlarda Keesy diye çağırıyor. Margo’nun annesi sıradan
vasat - ki kafadan birkaç tahtasının da eksik olduğu kesin- yemek yapmayı beceremeyen,
çamaşır bulaşıktan bi haber öyle bir
anne. İşte böyle bir ortamda yaşayan Margo’nun hikayesi bu. Hikaye 1985 yılının
bir bahar ayında bir parkta piknik alanında geçiyor. Margo annesi ve annesinin
arkadaşı bir bayan ve onun iki çocuğuyla pikniğe gidiyorlar. Güzel vakit
geçiriyorlar. Bu küçük kızcağız hayatına girecek o adamla yani Peter Curran’la o parkta
tanışıyorlar. Peter 66 yaşında ikinci karısıyla bahçesinde şadırvanı bulunan
güzel bir müstakil evde yaşayan ve evde tavşan, iguana, köpek, timsah besleyen
Pedofili
(sübyancı) hastası bir adam. Bana göre bir sapık. İşte parkta başlayan tanışma
zaman içerisinde Margo’nun annesiyle birlikte evde babalarıyla yaptıkları her
can sıkıcı tartışma sonrası Peter’in bahçeli hayvanlı evine gitmelerle ilişkileri
ilerliyor.
Peter
de Margo’ya yakınlık gösterip bahçede oynamasına ve hayvanlarıyla ilhilenip
onları izlemesine izin veriyor. Ama bu izn vermelerin ve güzel vakit
geçirmelerin bir bedeli olduğu her geçen gün yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Lakin
sevgili Margo kendisine yapılan ve hafif hafif başlayan cinsel tacizlere evde
yaşadığı o baskıcı yaşamdan sonra katlanıyor.
Peter’le olan birliktelikleri tamı tamına tam 15 yıl sürüyor. Büyüyüp gelişen okula giden Margo dışarıdaki hayatı da keşfetmeye başladığında ise aslında bir çok şey için geçtir. Bun farkına varan
Peter
ise olaya kendince bir son buluyor.
Konuya
derinlemesine girmeden kısaca özetlemeye çalıştım. Yazar Fragoso kendi hayatını yazmış aslında
buna nasıl ve neden karar verdiğini zaten kitapta’da anlatıyor. Kitabın konusu
sıra dışı ve
İğrenç
elbette, ama yazarı ben yine de cesaretinden dolayı kutluyorum. Zira tüm bu
yaşadıklarını anlatmasa toplum içerisindeki bizler bu konulardan, tüm bu hasta
ruhlu insanların neleri ne kadar ileriye götürebileceğini anlayamaz bilemezdik.
Böyle olunca da çocuklarımıza bu tip insanlardan nasıl koruyabileceğimizi
bilemeyiz. Bu yönüyle bakılırsa iyi bir eser.
Herkesin
okuyabileceği bir kitap olmadığını kabul ediyorum. Kitabı alırken arka kapak
yazısından
Olayların
bu derece iğrençleşebileceğini tahmin etmemiştim.
Okuyup
bitirdikten sonra bir müddet kendime gelemedim. Çok üzüldüm açıkçası.
İsteyen
okuyabilir. Ama ikinci kez okumam için zaman geçmesi gerekir. Ki bu okuyuşumda
da olaylara farklı bir gözle daha dikkatli bakıp dersler çıkartacağımı ve
notlar alacağımı söyleyebilirim.
Benim
kitaptan çıkarttığım sonuç şu oldu:
Hiç kimseye ama hiç kimseye %100
güvenmeyin. Babanıza bile…