Kitabın Adı: Küçük Tatlı Şeyler
Yazarı:Jilliane Hoffman
Çevirmen: Esat Ören
Yayınevi: Altın Kitaplar
Sayfa Sayısı: 400
Ücret: 23 TL
Yazar Hakkında:
1967 yılında Amerika’da Long İslan kasabasında doğmuştur.
Florida’da aile içi şiddet ve suçluların yasal iadesi birimlerinde eyalet savcı
yardımcısı olarak profesyonel iş hayatına atılmıştır. Narkotik, cinayet ve
organize suçlar konusunda yüzden fazla özel ajan eğitmiştir. En çok satan
kitaplarının arasında Retribution, Last Witness, Plea of Insanity ve Küçük
Tatlı Şeyler yer almaktadır.
Arka Kapaktan:
Karanlıkta açlık çekerek yavaş yavaş ölmenin nasıl
olacağını düşünmeye başladı.
Zifiri karanlık mahzende yaşamaktansa ölmeyi yeğlerdi.
Eğer adam geri dönmezse burada ölecek ve hiç kimse
cesedini bulamayacaktı.
Özel Ajan Bobby Dees acı çekmenin neler hissettirdiğini
iyi bilirdi. Evlat acısını anlardı. Aynı olayla tekrar yüz yüze gelmemek için
her türlü fedakârlığı yapardı. Pazar sabahı gelen telefon onu acılar
dünyasından ve uykusuz gecelerden uzaklaştırdı. Ama daha derin karanlıklara
gömdü. Elaine Emerson adındaki genç kız kaybolmuştu. Ve onu ancak Dees
bulabilirdi. Elaine son kez erkek arkadaşını beklerken görülmüştü.
"ElCapitan" adıyla tanınan esrarengiz adamla gizlice internette
tanışmıştı. Aslında bu adam Dees’in en kötü kâbuslarından daha acımasız ve
ürkütücüydü...
Kitabın Analizi
& Yorumum:
Olaylar Fort Lauderdale’in batısında Everglades’in
bitişiğinde, Miami’nin 70 km kuzeybatısında yer alan ve yakın bir zamana kadar
kimsenin adını bile anmadığı bir bölgede hızla gelişmiş bir banliyö olan Coral
Springs’te geçiyor. Bu gelişimde Coral
Springs’in toprak yolları asfaltlanıp dört şeritli otoyol haline getirilmiş,
fasulye tarlalarının yerine lüks siteler dikilmiş, her köşede bir tane
Starbucks bitivermişti. Hani bizde bir atasözü vardır ya sözüm meclisten dışarı
“nerde çokluk, orada bokluk” diye, işte hal böyle olunca da Coral Springs
belalı semtler ve işlenen suçlar bakımından da payını almıştı.
İşte kahramanımız da bu işlenen suçlarla ilgilenen FET
Özel Ajanlarından Bobby Dees. Bobby Özellikle evden kaçan, kaçırılan ve işlenen
cinayetleri çözme konusunda uzmanlaşmış bu konuda herkesin takdirini kazanmış
bir ajandır. Eşi LuAnn’la birlikte yaşamaktadır. Eşi Luan bir hastanede hemşire
olarak çalışmaktadır. Ayrıca geçen yıla kadar lisede okuyan bir de Katy adında
kızları da vardı. Bir yıl evvel lisede okuyan kızı Katy evden çıkmış ve bir daha
kendisinden hiçbir haber alınamamıştır.
Katy’nin serseri, eroinman erkek arkadaşı Ray Coon’la
kaçtığı tahmin edilmektedir. Zira Katy’ninde kollarında uyuşturucu kullandığına
dair iğne izlerini hem annesi hem de babası görmüştür. Bu nedenle kızları Katy’nin bu erkek arkadaşıyla kaçtığı
varsayılmaktadır.
Tıpkı 23 Ekim tarinde okuldan çıktıktan sonra kayıplara
karışan on üç yaşındaki Elaine Emerson’da olduğu gibi. Elain annesi, üvey babası, kendisinden küçük
erkek kardeşi ile birlikte yaşamaktadır. Ha bir de yine aylar önce evden kaçan
ablası var. Elaine’in üvey babası bir oto alım satım dükkânında çalışmaktadır.
Ablasının evden kaçma sebeplerinden birisi de bu üvey babasıdır. Zira Elain de
ablası da üvey babalarından nefret etmektedirler.
Neyse biz gelelim şimdi olayların gelişimine. Evet
dediğimiz gibi on üç yaşındaki Elain’in ortadan kaybolmuştur. Ajanımız Bobby ve
amiri Zo kızın evden kaçışıyla ya da okuldan sonra kayboluşuyla ilgili arama
çalışmalarına başlarlar.
Bobby kızın annesiye ve babasıyla görüşüp onları
sorgular. Tüm bunlar yapılırken Coral Springs’in yerel televizyon kanalı olan
Kanal Altı Muhabiri Mark Felding’e göndericisi belli olmayan bir zarf gelir.
Zarfın içerisinden ağzı çığlık atar gibi açık ve
büzülmüş, gözlerinin olması gereken yerde iki siyah delik olan ve yanaklarından
aşağıya kırmızı boya damlaları süzülen gerçek bir portredir. Bu akıl almaz ve
kan donduran portrenin üzerinde ise FET Özel Ajan’ı Bobby Dees’e yazmaktadır.
Kanal Altı muhabiri Mark Felding hemen telefonla ajan
Dees’i arar vekaybolan kızla ilgisi olabileceğini düşündüğü ve mutlaka kendisinin görmek isteyeceği bir şey
göstereceğini söyler. Zira kahramanımız Bobby Felding’ten pek hoşlanmamaktadır.
Bunu Feldig’te bilmektedir.
Ajanımız haberi alır almaz Felding’in yanına gelir. Bobby’nin gördükleri karşısında adeta nutku
tutulur. Bu gerçek kadar etkileyici ve
kan dondurucu manzara karşısında şaşkına dönen Bobby eli kanlı ve cani ruhlu
bir katille karşı karşıya olduğuna kanaat getirir. Ertesi günse portredeki
küçük kızın cesedi bulunur. Artık Bobby’nin elini çabuk tutması gerekir. Bobby
Elaine’in evine tekrar gelir ve onun odasında inceleme yapmak istediğini
annesine söyler. Annesi her nekadar istemeye istemeye de olsa buna müsaade
eder. Zira emniyet teşkilatının boş yere zaman kaybettiğini ve kızlarını
dışarıda aramaları gerektiğini düşünür. Oysa Bobby kızın odasındaki bilgisayar’da
yaptığı kısa bir araştırma ile My Space denilen bir sosyal ağ üzerinde kızın
ElCapitaine nickyle tanımlı bir erkekle okul sonrası buluşmak üzere
anlaştıklarını ortaya çıkarır. Ayrıca üvey babası üzerinde yaptığı
derinlemesine araştırma ve takiple adamın odasında boya malzemelerinin
bulunması zanlı olduğu kanaatine varır. Bunun üzerine Bobby ElCapitain’in üvey
baba olduğunu düşünür ve bunun üzerinde yoğunlaşır. Zo’nun da desteğini alarak
üvey babanın 24 saat izlenmesini sağlar. Görsel ve yazılı basında cinayetler
Picasso diye adlandırılmaya başlar.
Hiç beklenmedik bir anda ağzı çığlık atar gibi açık ve
büzülmüş, gözlerinin olması gereken yerde iki siyah delik olan ve yanaklarından
aşağıya kırmızı boya damlaları süzülen iki kızın portresi yine bir zarfla
muhabir Felding’e gelir. Portrenin üzerine yine ajan Dees’in ismi
iliştirilmiştir.
Ertesi gün iki kızkardeşin cesedi tam da portrede olduğu
gibi vahşice öldürülmüş halde bulunur.
Bunun üzerine üvey baba zanlı olmaktan çıkartılır. Birkaç
gün arkasından bir izci ve babası tarafından Ray Coon’un Bella
Glade Marina Kampı’nda başının arkasından vurularak öldürülmüş halde cesedi
bulunur.
Bunun üzerine Bobby’nin kafası iyice karışmıştır. Zira
Ray öldürüldüğüne göre kızı nerededir? Kızı da katilin elinde midir? Yoksa o da
mı öldürülmüştür. Bobby’nin ümidi iyice
azalmıştır.
Ta ki karısı
LuAnn’dan bir telefon gelene kadar. Gelen telefonda LuAnn tam da evlilik
yıldönümlerinde bir buket çiçek aldığını iliştirilmiş notta “Yıldönümü kutlu
olsun umarım hiç unutmazsınız” yazıyordu. Ray Coon’un lise yıllığından alınmış
siyah beyaz resminde gülümseyen yüzü örünüyordu ve öldürüldüğüne dair gazete
küpürünün iliştirildiğini söyler. İşte o zaman Bobby’nin kafasında şimşekler
çakar ve katilin kim olduğunu artık bildiğini söyler.
Bunda cesedi bulunan kızların tırnakları arasındaki
toprak analizinde toprağın şekerkamışı tarlasından ve kullanılan zirai
ilaçlarında bölgeye yakın bir çiftliği işaret ettiği neredeyse kesinlik
kazanır. Bunun üzerine Bobby birkaç polisi de alarak çiftliğe doğru yola
çıkarlar. 40-50 km gittiklerinde çok meczup ve atıl durumdaki bir çiftlik evine
ulaşırlar. Bu bina girişinde bir pansiyon adı yazmaktadır. Fakat pansiyonun
uzun süredir kullanılmadığı bir gerçektir. Bobby’nin kalbi heyecandan duracak
gibidir. Acaba kızı da burada mıdır? Pansiyona girdiğinde her taraf zifiri
karanlıktır. Ses çıkartmadan dikkatlice koridorların arasında ilerlerken bir
alev fark eder, her şey geç olmadan “ben polis” diye bağırarak sesini duyurmaya
çalışır. Çok derinlerden cılız bir ses duyulur. Sesin nereden geldiğini
kestiremez. Hızlı hızlı ve körü körüne katlar ve odalar arasında dolaşırken
sesin binanın tabanından geldiğini fark eder.
Tehlike hat safhadadır. Duyduğu ses kızı Katy’ye mi yoksa
Elaine’mi aittir. Felding hangi cehennemde pusu kurmuştur. Alevlerin tüm binayı
sarmaya başladığı ve her tarafı dumanların kapladığı bu cehennemden
kurtulabilecek midir?
Sonunda sesin binanın taban döşemesinin altından
geldiğini fark eder. Zeminin tahtalarını
sökerek girişe ulaşır. Katilin hangi cehennemden karşısına çıkacağını
düşünürken Elaine’i önüne siper etmiş bir şekilde muhabir Felding’i karşısında
görür. Silahını tereddüt etmeden Felding’ten önce ateşler ve onu sağ omzundan
vurur. Felding yere yıkılır. Elaine serbest kalır ve Bobby’nin yanına koşar.
Bobby Felding’e kızı Katy’i nereye sakladığını ve ona ne yaptığını sorar. Felding
sırıtarak onu tahrik eder. Kahramanımız Ajan Bobby silahını bir kez daha
ateşler, bu sefer de sol omzundan vurur. Üst katlarda alev şiddetlenmekte ve
her yeri duman sarmak, bir metre ötesi bile gözükmemektedir. Nefes almaksa
adeta imkansız bir hal almıştır. Zaman daralmakta fakat cani katil hala
konuşmamakta direnmektedir. Bu kez de diz kapağına ateş eder Bobby ve Elain’i
de alarak oradan çıkması gerektiğini düşünür. Elaine Katy’i başka yere
kaçırdığını söyler. Bobby önce kızı dışarıya çıkarır ve ardından kendisi
binanın bodrumundan güç bela kurtulurlar. Bu esnada dışarıda takviye polis
ekipleri, itfaiye çoktan olay yerine ulaşmıştır. Çok miktarda dumana maruz
kalan Bobby ve Elaine acilen ambulansla hastaneye kaldırılırlar.
Bobby gözünü açtığında hastanededir. Amiri Zo’nun verdiği
bilgiye göre Elaine’in bahsettiği ve Felding’in kaçırıp başka yerde öldürdüğü
Katy Bobby’nin kızı Katy değildir. Bu haberi alan Bobby bir az olsa da
rahatlamıştır. Fakat kendi kızına ne olmuştur? Bu soru kafasını meşgul ederken
odasına bir telefon bağlanır. Bobby merak ve heyecanla telefonu eline alır.
Karşısındaki ses genç bir bayana aittir. Baba diye seslenir. ****Baba ben Katy… ****
Evet kitabın çok ayrıntılı özeti bu şekilde. Şimdi gelelim kitapla ilgili
düşüncelerime:
Altın Kitaplar’dan 2011 Nisan ayında çıkmış ve Esat Ören
çevirisiyle okuyucuyla buluşmuş. Kitabın çevirisinde herhangi bir sıkıntı yok.
Gayet güzel. Bu nedenle çevirmeni kutluyorum. Yazar gerilim ve polisiye
tarzında müthiş bir iş çıkarmış. Bunda mesleğinin verdiği yılların birikimi
tecrübesi elbette ki kaçınılmaz. Anlaşılır yalın ve sade bir dil kullanması
okunmasını kolaylaştırırken. Heyecan dozunun her bir bölümde artarak devam etmesi de kitabı
elinizden düşürmemenizi sağlıyor.
Kitabın adına bakınca “Küçük Tatlı Şeyler” in ne olduğu
konusunda çok fazla lafa gerek kalmıyor.
Olumlu anlamda olmasa da evet “Küçük Tatlı Şeyler” uygun
düşmüş ve yazar bu konuda bir miktar ironi yapmak istemiş. İçerisinde Amerikan
aile yaşantısının içinde bulunduğu durumu da gözler önüne seriyor olması
okuyucunun farklı kültürlerin yaşamından da bilgi sahibi olmaları adına pozitif
bir yön.
Kan Bağı’ndan sonra okuduğum en heyecan verici kitaptı
diye düşünüyorum.
Ben genelde kitapları okuduğumda bana ne kattı diye de
soru sorarım. Edebi anlamda katkı sağladığını söyleyemem. Satın alırken ki
beklentimi yani heyecan dolu polisiye kitap okuma ihtiyacımı karşıladı sadece.
Vakit öldürmek için iyi bir kitap. Edebi beklentisi olanlara tavsiye
etmem.
Son olarak kitaptan bana göre en can alıcı cümle aşağıda
geliyor.
Kitaptan Alıntı:
İnsanlar hep hayat değiştiren bir olay sırasında en güzel
şeyi söylediklerini veya yaptıklarını sanırlardı, Ama bazen bu sözler veya eylemler en derin yaraları
açıyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder