Sayfalar

7 Aralık 2016 Çarşamba

Kitap:Küçük Tatlı Şeyler


Kitabın Adı: Küçük Tatlı Şeyler
Yazarı:Jilliane Hoffman
Çevirmen: Esat Ören
Yayınevi: Altın Kitaplar
Sayfa Sayısı: 400

Ücret: 23 TL

Yazar Hakkında:
1967 yılında Amerika’da Long İslan kasabasında doğmuştur. Florida’da aile içi şiddet ve suçluların yasal iadesi birimlerinde eyalet savcı yardımcısı olarak profesyonel iş hayatına atılmıştır. Narkotik, cinayet ve organize suçlar konusunda yüzden fazla özel ajan eğitmiştir. En çok satan kitaplarının arasında Retribution, Last Witness, Plea of Insanity ve Küçük Tatlı Şeyler yer almaktadır.

Arka Kapaktan:
Karanlıkta açlık çekerek yavaş yavaş ölmenin nasıl olacağını düşünmeye başladı.
Zifiri karanlık mahzende yaşamaktansa ölmeyi yeğlerdi.
Eğer adam geri dönmezse burada ölecek ve hiç kimse cesedini bulamayacaktı.
Özel Ajan Bobby Dees acı çekmenin neler hissettirdiğini iyi bilirdi. Evlat acısını anlardı. Aynı olayla tekrar yüz yüze gelmemek için her türlü fedakârlığı yapardı. Pazar sabahı gelen telefon onu acılar dünyasından ve uykusuz gecelerden uzaklaştırdı. Ama daha derin karanlıklara gömdü. Elaine Emerson adındaki genç kız kaybolmuştu. Ve onu ancak Dees bulabilirdi. Elaine son kez erkek arkadaşını beklerken görülmüştü. "ElCapitan" adıyla tanınan esrarengiz adamla gizlice internette tanışmıştı. Aslında bu adam Dees’in en kötü kâbuslarından daha acımasız ve ürkütücüydü...

Kitabın Analizi & Yorumum:
Olaylar Fort Lauderdale’in batısında Everglades’in bitişiğinde, Miami’nin 70 km kuzeybatısında yer alan ve yakın bir zamana kadar kimsenin adını bile anmadığı bir bölgede hızla gelişmiş bir banliyö olan Coral Springs’te geçiyor.  Bu gelişimde Coral Springs’in toprak yolları asfaltlanıp dört şeritli otoyol haline getirilmiş, fasulye tarlalarının yerine lüks siteler dikilmiş, her köşede bir tane Starbucks bitivermişti. Hani bizde bir atasözü vardır ya sözüm meclisten dışarı “nerde çokluk, orada bokluk” diye, işte hal böyle olunca da Coral Springs belalı semtler ve işlenen suçlar bakımından da payını almıştı.

İşte kahramanımız da bu işlenen suçlarla ilgilenen FET Özel Ajanlarından Bobby Dees. Bobby Özellikle evden kaçan, kaçırılan ve işlenen cinayetleri çözme konusunda uzmanlaşmış bu konuda herkesin takdirini kazanmış bir ajandır. Eşi LuAnn’la birlikte yaşamaktadır. Eşi Luan bir hastanede hemşire olarak çalışmaktadır. Ayrıca geçen yıla kadar lisede okuyan bir de Katy adında kızları da vardı. Bir yıl evvel lisede okuyan kızı Katy evden çıkmış ve bir daha kendisinden hiçbir haber alınamamıştır.
Katy’nin serseri, eroinman erkek arkadaşı Ray Coon’la kaçtığı tahmin edilmektedir. Zira Katy’ninde kollarında uyuşturucu kullandığına dair iğne izlerini hem annesi hem de babası görmüştür. Bu nedenle kızları Katy’nin bu erkek arkadaşıyla kaçtığı varsayılmaktadır.

Tıpkı 23 Ekim tarinde okuldan çıktıktan sonra kayıplara karışan on üç yaşındaki Elaine Emerson’da olduğu gibi.  Elain annesi, üvey babası, kendisinden küçük erkek kardeşi ile birlikte yaşamaktadır. Ha bir de yine aylar önce evden kaçan ablası var. Elaine’in üvey babası bir oto alım satım dükkânında çalışmaktadır. Ablasının evden kaçma sebeplerinden birisi de bu üvey babasıdır. Zira Elain de ablası da üvey babalarından nefret etmektedirler.
Neyse biz gelelim şimdi olayların gelişimine. Evet dediğimiz gibi on üç yaşındaki Elain’in ortadan kaybolmuştur. Ajanımız Bobby ve amiri Zo kızın evden kaçışıyla ya da okuldan sonra kayboluşuyla ilgili arama çalışmalarına başlarlar. 

Bobby kızın annesiye ve babasıyla görüşüp onları sorgular. Tüm bunlar yapılırken Coral Springs’in yerel televizyon kanalı olan Kanal Altı Muhabiri Mark Felding’e göndericisi belli olmayan bir zarf gelir.
Zarfın içerisinden ağzı çığlık atar gibi açık ve büzülmüş, gözlerinin olması gereken yerde iki siyah delik olan ve yanaklarından aşağıya kırmızı boya damlaları süzülen gerçek bir portredir. Bu akıl almaz ve kan donduran portrenin üzerinde ise FET Özel Ajan’ı Bobby Dees’e yazmaktadır.

Kanal Altı muhabiri Mark Felding hemen telefonla ajan Dees’i arar vekaybolan kızla ilgisi olabileceğini düşündüğü ve  mutlaka kendisinin görmek isteyeceği bir şey göstereceğini söyler. Zira kahramanımız Bobby Felding’ten pek hoşlanmamaktadır. Bunu Feldig’te bilmektedir. 

Ajanımız haberi alır almaz Felding’in yanına gelir.  Bobby’nin gördükleri karşısında adeta nutku tutulur.  Bu gerçek kadar etkileyici ve kan dondurucu manzara karşısında şaşkına dönen Bobby eli kanlı ve cani ruhlu bir katille karşı karşıya olduğuna kanaat getirir. Ertesi günse portredeki küçük kızın cesedi bulunur. Artık Bobby’nin elini çabuk tutması gerekir. Bobby Elaine’in evine tekrar gelir ve onun odasında inceleme yapmak istediğini annesine söyler. Annesi her nekadar istemeye istemeye de olsa buna müsaade eder. Zira emniyet teşkilatının boş yere zaman kaybettiğini ve kızlarını dışarıda aramaları gerektiğini düşünür. Oysa Bobby kızın odasındaki bilgisayar’da yaptığı kısa bir araştırma ile My Space denilen bir sosyal ağ üzerinde kızın ElCapitaine nickyle tanımlı bir erkekle okul sonrası buluşmak üzere anlaştıklarını ortaya çıkarır. Ayrıca üvey babası üzerinde yaptığı derinlemesine araştırma ve takiple adamın odasında boya malzemelerinin bulunması zanlı olduğu kanaatine varır. Bunun üzerine Bobby ElCapitain’in üvey baba olduğunu düşünür ve bunun üzerinde yoğunlaşır. Zo’nun da desteğini alarak üvey babanın 24 saat izlenmesini sağlar. Görsel ve yazılı basında cinayetler Picasso diye adlandırılmaya başlar.

Hiç beklenmedik bir anda ağzı çığlık atar gibi açık ve büzülmüş, gözlerinin olması gereken yerde iki siyah delik olan ve yanaklarından aşağıya kırmızı boya damlaları süzülen iki kızın portresi yine bir zarfla muhabir Felding’e gelir. Portrenin üzerine yine ajan Dees’in ismi iliştirilmiştir.
Ertesi gün iki kızkardeşin cesedi tam da portrede olduğu gibi vahşice öldürülmüş halde bulunur.
Bunun üzerine üvey baba zanlı olmaktan çıkartılır. Birkaç gün arkasından bir izci ve babası tarafından Ray Coon’un  Bella Glade Marina Kampı’nda başının arkasından vurularak öldürülmüş halde cesedi bulunur.
Bunun üzerine Bobby’nin kafası iyice karışmıştır. Zira Ray öldürüldüğüne göre kızı nerededir? Kızı da katilin elinde midir? Yoksa o da mı öldürülmüştür.  Bobby’nin ümidi iyice azalmıştır.
Ta ki karısı LuAnn’dan bir telefon gelene kadar. Gelen telefonda LuAnn tam da evlilik yıldönümlerinde bir buket çiçek aldığını iliştirilmiş notta “Yıldönümü kutlu olsun umarım hiç unutmazsınız” yazıyordu. Ray Coon’un lise yıllığından alınmış siyah beyaz resminde gülümseyen yüzü örünüyordu ve öldürüldüğüne dair gazete küpürünün iliştirildiğini söyler. İşte o zaman Bobby’nin kafasında şimşekler çakar ve katilin kim olduğunu artık bildiğini söyler. 
Bunda cesedi bulunan kızların tırnakları arasındaki toprak analizinde toprağın şekerkamışı tarlasından ve kullanılan zirai ilaçlarında bölgeye yakın bir çiftliği işaret ettiği neredeyse kesinlik kazanır. Bunun üzerine Bobby birkaç polisi de alarak çiftliğe doğru yola çıkarlar. 40-50 km gittiklerinde çok meczup ve atıl durumdaki bir çiftlik evine ulaşırlar. Bu bina girişinde bir pansiyon adı yazmaktadır. Fakat pansiyonun uzun süredir kullanılmadığı bir gerçektir. Bobby’nin kalbi heyecandan duracak gibidir. Acaba kızı da burada mıdır? Pansiyona girdiğinde her taraf zifiri karanlıktır. Ses çıkartmadan dikkatlice koridorların arasında ilerlerken bir alev fark eder, her şey geç olmadan “ben polis” diye bağırarak sesini duyurmaya çalışır. Çok derinlerden cılız bir ses duyulur. Sesin nereden geldiğini kestiremez. Hızlı hızlı ve körü körüne katlar ve odalar arasında dolaşırken sesin binanın tabanından geldiğini fark eder.

Tehlike hat safhadadır. Duyduğu ses kızı Katy’ye mi yoksa Elaine’mi aittir. Felding hangi cehennemde pusu kurmuştur. Alevlerin tüm binayı sarmaya başladığı ve her tarafı dumanların kapladığı bu cehennemden kurtulabilecek midir?

Sonunda sesin binanın taban döşemesinin altından geldiğini fark eder.  Zeminin tahtalarını sökerek girişe ulaşır. Katilin hangi cehennemden karşısına çıkacağını düşünürken Elaine’i önüne siper etmiş bir şekilde muhabir Felding’i karşısında görür. Silahını tereddüt etmeden Felding’ten önce ateşler ve onu sağ omzundan vurur. Felding yere yıkılır. Elaine serbest kalır ve Bobby’nin yanına koşar. Bobby Felding’e kızı Katy’i nereye sakladığını ve ona ne yaptığını sorar. Felding sırıtarak onu tahrik eder. Kahramanımız Ajan Bobby silahını bir kez daha ateşler, bu sefer de sol omzundan vurur. Üst katlarda alev şiddetlenmekte ve her yeri duman sarmak, bir metre ötesi bile gözükmemektedir. Nefes almaksa adeta imkansız bir hal almıştır. Zaman daralmakta fakat cani katil hala konuşmamakta direnmektedir. Bu kez de diz kapağına ateş eder Bobby ve Elain’i de alarak oradan çıkması gerektiğini düşünür. Elaine Katy’i başka yere kaçırdığını söyler. Bobby önce kızı dışarıya çıkarır ve ardından kendisi binanın bodrumundan güç bela kurtulurlar. Bu esnada dışarıda takviye polis ekipleri, itfaiye çoktan olay yerine ulaşmıştır. Çok miktarda dumana maruz kalan Bobby ve Elaine acilen ambulansla hastaneye kaldırılırlar.

Bobby gözünü açtığında hastanededir. Amiri Zo’nun verdiği bilgiye göre Elaine’in bahsettiği ve Felding’in kaçırıp başka yerde öldürdüğü Katy Bobby’nin kızı Katy değildir. Bu haberi alan Bobby bir az olsa da rahatlamıştır. Fakat kendi kızına ne olmuştur? Bu soru kafasını meşgul ederken odasına bir telefon bağlanır. Bobby merak ve heyecanla telefonu eline alır. Karşısındaki ses genç bir bayana aittir. Baba diye seslenir.  ****Baba ben Katy… ****
  
Evet kitabın çok ayrıntılı özeti  bu şekilde. Şimdi gelelim kitapla ilgili düşüncelerime:
Altın Kitaplar’dan 2011 Nisan ayında çıkmış ve Esat Ören çevirisiyle okuyucuyla buluşmuş. Kitabın çevirisinde herhangi bir sıkıntı yok. Gayet güzel. Bu nedenle çevirmeni kutluyorum. Yazar gerilim ve polisiye tarzında müthiş bir iş çıkarmış. Bunda mesleğinin verdiği yılların birikimi tecrübesi elbette ki kaçınılmaz. Anlaşılır yalın ve sade bir dil kullanması okunmasını kolaylaştırırken. Heyecan dozunun her bir  bölümde artarak devam etmesi de kitabı elinizden düşürmemenizi sağlıyor.
Kitabın adına bakınca “Küçük Tatlı Şeyler” in ne olduğu konusunda çok fazla lafa gerek kalmıyor.
Olumlu anlamda olmasa da evet “Küçük Tatlı Şeyler” uygun düşmüş ve yazar bu konuda bir miktar ironi yapmak istemiş. İçerisinde Amerikan aile yaşantısının içinde bulunduğu durumu da gözler önüne seriyor olması okuyucunun farklı kültürlerin yaşamından da bilgi sahibi olmaları adına pozitif bir yön.
Kan Bağı’ndan sonra okuduğum en heyecan verici kitaptı diye düşünüyorum.
Ben genelde kitapları okuduğumda bana ne kattı diye de soru sorarım. Edebi anlamda katkı sağladığını söyleyemem. Satın alırken ki beklentimi yani heyecan dolu polisiye kitap okuma ihtiyacımı karşıladı sadece. Vakit öldürmek için iyi bir kitap. Edebi beklentisi olanlara tavsiye etmem. 
Son olarak kitaptan bana göre en can alıcı cümle aşağıda geliyor.


Kitaptan Alıntı:
İnsanlar hep hayat değiştiren bir olay sırasında en güzel şeyi söylediklerini veya yaptıklarını sanırlardı, Ama bazen bu sözler veya eylemler en derin yaraları açıyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder