Sayfalar

18 Ocak 2017 Çarşamba

Spor: 22 Yaş Altı Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımımız


Ülkemizde spor denilince ilk akla gelen futbol oluyor her nedense. Yazılı ve görsel basında futbola çok fazla önem veriliyor. Bu sporla alakalı gazetede sayfalarca, televizyon kanallarında onlarca program ve haber yapılıyor. Fakat futbolun dışında kalan diğer spor branşlarına her nedense bu kadar ilgi gösterilmiyor. Oysaki haberi dahi birkaç cümleyle geçiştirilen diğer spor dallarında Avrupa ve hatta Dünya Şampiyonlukları kazanılmakta.

Bunun bir örneği de 4 gün evvel ülkemizin kazandığı 22 Yaş Altı Avrupa Tekerlekli Sandalye Basketbol Şampiyonluğu.
Bedensel Engelliler Spor Federasyonunun internet sitesinde yer alan bilgiye göre, İtalya'nın Udine kentinde düzenlenen şampiyonada Türkiye, finalde İngiltere ile karşılaştı.  Ay-yıldızlı ekibimiz, finalde İngiltere'yi 53-38 mağlup ederek, Avrupa şampiyonu oldu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 22 Yaş Altı Avrupa Tekerlekli Sandalye Basketbol Şampiyonası finalinde İngiltere'yi 53-38 yenerek altın madalya kazanan milli takım oyuncularımızı telefonda görüşüp başarılarından dolayı tebrik etti.

Peki, çevremizde bu büyük başarıdan dolayı kaç kişi haberdar. Maalesef on kişiden sekizi haberdar değil. Bunun en büyük sorumlusu kimler. Elbette ki yazılı ve görsel basın.
Her neyse konuyu fazla uzatmaya gerek yok. Sonuçta çok fazla bir şey değişmeyecek.
22 Yaş Altı Avrupa Tekerlekli Sandalye Basketbol takımımızı başarılarından dolayı kutluyor, ay yıldızlı bayrağımızı göndere çektirdiklerinden dolayı hepsini alınlarından öpüyorum.

8 Ocak 2017 Pazar

Kitap: Kelebek ve Dalgıç

Kitap Hakkında:
Kitabın Adı : Kelebek ve Dalgıç
Yazar : Jean-Dominique Bauby
Çevirmen: Nazlı Ceyhan Sümter
Sayfa Sayısı :145
Boyut : 13.5 x 19.5 cm
Ücreti: 11 TL

Yazar Hakkında:

Jean-Dominique Bauby, 1952 yılında Paris’te doğmuştur. 1992 yılında ALIS (Locked in Syndrome) kurmuştur. 9 Mart 1997’de iki çocuğunu ve eşini arkasında bırakarak hayata gözlerini yummuştur.

Arka Kapaktan:
Sol Ayağım gibi bir klasik olmaya aday, gerçek bir yaşam öyküsü…

Kelebek ve Dalgıç, yaşanmış bir hikâyenin anlatısıdır.
Jean-Dominique Bauby, bir beyin kanaması geçirir; yolunda giden hayatı artık bir çıkmaza girmiştir. Onun için hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Artık vücuduyla tek yapabildiği şey, gözkapaklarından birini oynatabilmektir. İnsanlarla iletişim kurmak için kullanabileceği tek yol budur.
Yine de, umut… Hep vardır umut.
İnanmaktan vazgeçmeyen insan birçok şeyi başarabilir. Jean-Dominique Bauby de bu kitabı, sadece göz kapağını oynatarak, alfabedeki yerlerini işaret ettiği harfler sayesinde yazdırmayı başarmıştır. O nedenle bu kitap kısadır ama açacağı kapının önünüze sereceği yol çok uzundur.

Günümüze ait bir efsane gibi… Yüzyılın en iyi kitaplarından biri.  Jackie Wullschlager, Financial Times

İnsan olmanın çekirdeğini, özünü anlatan bu kitabın söylediklerini dinlemeliyiz.  Robert McCrum, Observer

Bu kitabı okuyun ve hayatınıza yeniden âşık olun.
Edmund White

Sarsıcı bir çalışma. Aklın ve ruhun inanılmaz gücünü yazıyla harmanlayarak mutlaka okunması gereken bir hikâye sunuyor.  A.L. Kennedy

Günümüzün en dikkate değer yaşam öyküsü –hatta belki de tüm zamanların demeliyiz. Cynthia Ozick

Kitabın Analizi & Yorumum:
Gerçek yaşam öykülerini okumayı çok seviyorum.  Bu tarzda okuduğum en son kitap Randy Pausch’un “Son Konuşma”sıydı. Daha evvel de beni çok fazla etkileyen birçok gerçek yaşam öyküsü okumuştum.  
Kelebek ve Dalgıç’ı en son kitap siparişimde getirttirmiştim. Kitabın öncelikle ismi, sonra kapağı ve ardından da arka kapak yazısı ilgimi çekmeyi başarmıştı. Kitabın yayınevi Nemesis hem güvendiğim hem de beğendiğim bir yayınevi. Kitaplığımda yer alan kitapların birçoğunun bu yayınevinden olduğunu söylersem de abartmış olmam.

Romanımızın kahramanı Jean-Do 43 yaşında Elle Dergisi’nin baş editörüdür. Çocuğu ve eşiyle mutlu bir yaşam sürmektedir. Editörümüzün mutluluğu çok uzun sürmez 1995 Aralık ayı başında aniden beyin kanaması geçirir. İşte bundan sonra tüm huzuru ve mutluluğu yok olur.
Kahramanımız bu olayı kitapta kısaca şöyle anlatıyor:


“O zamana kadar “beyin sapı” diye bir şeyden bahsedildiğini hiç duymamıştım. Geçirdiğim bir beyin kanaması sonucu söz konusu sap devre dışı kalınca, beyin ile sinir uçları arasındaki mecburi geçişi sağlayan kontrol mekanizmasının bu ana parçasını bir anda keşfettim. Eskiden buna “beyin felci” denirdi ve bu, öldüğünüz anlamına gelirdi. Ama yeniden canlandırma alanında öyle teknolojik gelişmeler oldu ki; bu acı daha da çekilmez hale geldi.” Kitaptan alıntı

Yazarımız ve aynı zamanda kahramanımız kendisinin de dile getirdiği gibi bizim anlayacağımız dilde felçli kalmıştır. Yalnız içinde bulunduğu tüm bu olumsuzluklara rağmen kendisini diğer hastalardan şanslı saymaktadır. Zira başını biraz oynatabiliyorken aynı zamanda sol göz kapağını da kırpabilmektedir. Jean-Do yoğun bakımdan çıktıktan sonra ilk olarak düzelebileceğini düşünse de zamanla bunun mümkün olmadığını görür. Dalgıç giysisini, kıpırdayamayışının nedeni olarak hayal eden Jean-Do, zihnini ise özgür bir kelebek olarak nitelendirmektedir. Göz kapağının hareketleri ise bu kelebeğin kanat çırpışları... İşte tüm bunlardan dolayı kitabına “Kelebek ve Dalgıç” adını verir.

Kitabının yazılmasında kendisine bir dil terapisti yardım eder. Terapist Jean-Do’nun söylemek istediklerini  harf harf ve tek tek sıralar. Her harf kendisine tek tek okunur ve doğru harfte Jean-Do sol gözünü kırpar. Bu şekilde çalışarak 28 bölümden oluşan kitabın yazımı tamamlanır.  Bu bölümlerde kahramanımızın ya da yazarımızın yoğun bakım sonrasında içinde bulunduğu fiziksel  durumunun ciddiyetini algılaması, bu durumu kabullenişi ve tepkisi, iç dünyasında ve işinde yaşadığı geçmişe dönük hesaplaşmaları, pişmanlıkları, mutlulukları ve özlemlerine tanıklık ediyoruz. Hastanede bulunduğu tüm bu zaman içerisinde rutin olan kişisel temizlenme, aldığı terapiler, hasta bakıcı, hemşire ve doktorlarla olan ilişkilerini de okuyucu olarak öğrenme fırsatını yakalıyoruz.

Çok büyük bir sabır ve çabayla tamamlanan kitap nihayet yayımlanır yayımlanmasına ama 1997 yılında hemen kitabın yayımlanmasından bir kaç gün sonra zavallı Kelebeğimiz Jean maalesef yaşamını yitirir.
Beyin felci geçirmeden evvel  Alexandre Dumas’ın Monte Kristo Kontu’nu okuyan Jean bu kitabı çok sever ve bu eserin modern bir versiyonunu bile yazmayı planlar. Kitaptaki felçli Nortier karakterine benzeterek yaptığı bu plandan dolayı tanrının kendisini cezalandırdığını bile düşünmeden edemez.
Bu fikrini eserinde “Bir Başka Tesadüf” başlığı altındaki bölümde dile getirmiştir. Aslında sırf bu bölümde bile ne kadar çaresiz olduğunu anlamak mümkün. Bu da okuyucunun yüreğinde satırları bile okurken üzüntüye gark etmek için yeterli bence. 
Bundan evvel okuduğum gerçek yaşam hikâyelerini anlatan eserlerle kıyas yapmak istersem, eser nispeten sönük kalsa da aralarında fiziksel ve kültürel farklılıklar olması nedeniyle bunu da anlayabiliyorum. 2007 yılında sinama filmi de çekilen eseri okumak ya da izlemek herkesin kişisel seçimi elbette. Ben her zaman kitabı okumayı tercih etmişimdir.
Kitabı okurken hayatta ne kadar önemsiz şeyleri dert edindiğimizi fark ettim.
Artı yönüne değinmek gerekirse, düşünce özgürlüğü olup hareket kısıtlılığı olan felçli birinin hissettiklerini anlamamıza yardımcı olması.

Yazarın çabasını göz ardı etmiyorum fakat benim için biraz sönük kaldı diyebilirim. Kitabı alırken ki ve diğer okuduğum gerçek yaşam öyküleri ndekilerle mukayese ettiğimde gerçekten sönük kaldı.

Bunda yazarın yaşadıklarını duygu sömürüsüne kaçmadan biraz da espritüel anlatma çabasına veriyorum. Beni sıkan tarafı biraz da kurgunun tam toparlanmamış olması olabilir. Ben böyle düşünüyorum. Kitabın yazılış şekline ve yazarına saygı duymama rağmen sıradan olduğunu söylemeliyim.