Sayfalar

18 Ağustos 2014 Pazartesi

Aynalar

İnsanların aynaları nasıl ve ne zaman kullanmaya başladığı ve neden aynaya ihtiyaç duyduğu hep merakımı çekmiştir. Aynalar bize ne katar, ne verir ya da aynalar bizden neleri alıp götürür. Bu konuda hep düşünmüşümdür. Merakımı gidermek adına yaptığım küçük çaplı araştırmada ise bazı dikkat çekici bilgilere ulaştım. Aynaların insanlık tarihi kadar eski bir kullanım geçmişi olduğunu, ilk insanların kendilerini görebilmek için, göllerin ve durgun su birikintilerinin yüzeylerine baktıklarını, Mısırlılar, İbraniler ve Romalıların maden levhalarının yüzlerini cilalayarak madeni aynalar yaptıklarını öğrendim.

Ayrıca günümüzden 4 bin yıl önce insanların lavların küllerini kullanarak cisimleri cilalaması sonucunda aynalar yaptıklarını, cam aynaların ise ilk Fenikeliler tarafından kullandığı bilgilerine ulaştım. 17.yüzyıla kadar Avrupa’da insanlar metal cisimleri parlatarak aynalar kullanmışlardır. 
19.yüzyılın başlarında ise Alman kimyacı Justus von Liebig (1803-1873) camın üzerine bir çözeltiyle gümüş kaplama yöntemini bulmuş ve bu yöntem günümüzde bile günlük amaçlar için kullanılan aynaların üretiminde uygulanmaya başlanmıştır.

Peki, insanları kendi suretini görmek adına bu kadar uğraş vermesine iten sebep nedir diye hiç düşündünüz mü? Kişinin kendisinin fiziki dış görünüş olarak nasıl gördüğünü ve diğer insanların kendisine baktıklarında ne gördüklerini bilmenin yattığını düşünüyorum.

İnsan olarak bizler, birey olarak her aynaya baktığımızda dış görünüşümüzü değerlendiriyoruz. Saçlarım düzgün taranmış mı, jöleye fazla mı kaçırdım acaba, kilo almış mıyım, bu gömleği mi giysem yoksa üzerine hırka mı alsam gibi…

Öyle de insanoğlunun fiziği değişirken fikri de değişmiyor mu? Fiziğimizin son durumunu aynalarda izlerken, diğer insanlarda dış görünüşümüzü gözlemlerken ve görürken kıyafetlerimiz ve fiziki görünüşümüz içerisinde yaşattığımız fikir, düşünce, anlama, ahlak ve davranış gibi aslında insanı insan yapan değerler hakkında aynaların kendisine bakan insana bir fikir verdiği söylenemez.
Keşke fiziksel görünümümüz dışında vicdanımızın ve ruhumuzun da yansımasını gösteren aynalar olsa. Aynaya baktığımızda bugün iş arkadaşının sorduğu soruya doğru cevap vermedin ve yalan söyledin; sen bir yalancısın yazsa.
Ya da araç kullanırken kural dışı davranarak arkandan gelen aracın sürücüsünün kaza yapmasına sebep oldun; sen bir bencilsin ve vicdansızsın yazsa.
Yani içimizi ve ruhumuzu yansıtan aynalar olsa ne güzel olur du değil mi?



Ama insanoğlunun böyle bir aynayı yapması mümkün değil sanırım. Ama hepimiz birbirimizin aynası değil miyiz zaten. Önemli olanın fiziki dış görünüşümüze önem verdiğimiz kadar içimizdeki aynaya yansıyanları karşımızdaki insanlara maske takmadan yansıtabilmek olduğunu düşünüyorum.
Ünlü şairimiz aynalar konusundaki düşüncelerini bakın şiire ne güzel de dökmüş…

AYNALAR
Gençliğimi kaybettim birtakım odalarda;
Kaybolan gençliğimi aradığım aynalarda
Ölüler dolaşıyor böğürlerinde elleri,
Aynı şeyi arayan akraba hayalleri.
                   Ahmet Muhip Dranas

Şimdi böyle aynalardan bahsedince aklıma hemen sözleri ve müziği Ziya Metin Eryürek’e ait ve Salim Dündar’ın seslendirdiği Aynalar isimli şarkı geldi. Salim Dündar aynalarla insanlar arasındaki ilişkiyi çok güzel bir yorumla dile getirmişti. Dinlemekten usanmadığım bir şarkı… 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder