Kitap Hakkında:
Kitabın Adı: Kar Meleği
Yazarı: Glenn Beck
Çeviri: Filiz Karaman
Yayınevi: Epsilon Yayınları
Sayfa:272
Ücret : 17 TL
Puanlama: %75
Ne Buldum: Yüreğe dokunan bir baba-kız hikâyesi
Yazar Hakkında:
10 Şubat 1964 yılında Mount Vernon/Washington’da doğmuş
olan Beck 19.yy’da Amerika’ya göç etmiş
bir Alman ailenin oğludur. Aynı zamanda radyo-televizyon şov programı yapımcısı
ve sunucusudur. Aşırı tutucu ve Katolik ailesinin baskısı altında büyüyen Beck
16. Ve 31. Yaşında alkol ve uyuşturucu
tedavisi görmüştür. Kendisi bu tedavilerden başarıyla çıktığını söylemektedir.
1999 yılında din değiştirerek Mormonizm’e geçmiştir.
(1830 yılında New York’ta Joseph Smith tarafından kendisine vahiy geldiğini
söyleyerek bazı eski metinlere kendi yorumunu getirerek ortaya çıkartılmış bir
inanç ! şeklidir.) Halen Connecticutta ikinci eşi ve 4 çocuğuyla birlikte
yaşamaktadır.
13 yaşındayken yaşadığı kasabada bir radyonun açmış
olduğu DJ yarışmasına katılır ve kazanır. Uzun süre kendi adıyla Glenn Beck
olarak program sunar. Program Amerika’nın en çok dinlenen üç radyo programından
birisidir.
Burada yakaladığı başarı televizyon kanallarının
dikkatini çeker ve kendisine 2006 yılında CNN iş teklifinde bulunur. Teklifi
kabul eden Beck CNN’in kardeş kanalı HLN’de kendi şov programını yapmaya devam
eder. 19 Ocak 2009 yılında ise Fox News Tv’ye geçer.
Birçok ünlü siyasetçi ile de röportaj yapan ve onları
programında ağırlayan Beck Nisan 2011 yılında Fox News’in programı daha fazla
uzatmayacağı kararı almasının ardından
Aynı yılın 30 Haziran’ında son programını yapar.
İngiliz ART Sanat Merkezi Glenn Beck’i 2009 yılında sanat
dünyasının en etkili 100 isminden birisi olarak kabul eder.
Arka Kapaktan:
Rachel Price çocukluğuna dair tek bir mutlu hatıraya
sahiptir. Soğuk, karlı bir günde dışarıda oyun oynarken babasının gelip elini
tutması ve ona “meleğim” demesi.
Bu, Rachel’in yaşamında çok nadir ve kutsal bir andır, o
anda kendini nihayet güvende, sevgi gören ve korunan biri gibi hissetmiştir.
Ama bu uzun sürmez.
Yıllar sonra, küçük kızı Rachel’in kapkaranlık hayatının
tek ışığıdır.
Kitabın Analizi
& Yorumum:
Birbirlerini iyi tanımadan bir bakışta ve görüşte
sevdiklerini zanneden iki şıpsevdi gencin;
ben bu tip sevgileri ve sevdalıları böyle ifade ediyorum,
15 yıl gibi uzun bir süre her şeye rağmen sürdürmeye çalıştıkları sürmeyen
evliliklerini anlatıyor aslında kitap. Rachel, yani romanımızın kahramanı ya da
daha doğru bir tabirle başkarakteri henüz 16-17 sinde genç, alımlı, güzel bir bayandır.
Alkolik annesi Bev ve çalışmakta olan mütevazı zavallı babası ile birlikte yaşamaktadır.
Alkolik annesinin dırdırlarından bıkmış, usanmış, gençliğin verdiği enerjiyle
de babasının her konuda beyan ettiği fikirleri takmayan bir yapısı vardır
Rachel’in. Rachel annesi öldükten ve eski belediye başkanının oğlu Cyrus’la evlendikten
sonra babasından da uzak kalır. Uzak kalması biraz da kocasının onu görmesini
yasaklamasındandır. Düşünüyorum da bizdeki evliliklerde olduğu gibi, batıda da
var demek ki: “bundan sonra anneni-babanı görmeyeceksin, ona buna
gitmeyeceksin” gibi davranışlar. Rachel zaman zaman kocasından sözlü ve
fiziksel saldırı görse de 11 yaşına gelmiş kızını da düşünerek yıllarca her
olumsuzluğu sineye çeker. Yaşadığı çevrede kendisine anne ve baba şefkatinde
kucak açan Max ve eşini bile kocası işe gittiğinde görebilmekte ve gizlice
onlarla olan ilişkisini devam ettirmektedir.
Ama bu nereye kadar böyle sürebilir ki. Zavallı Rachel
yıllar önce babasının kocası olacak adamla ilgili olumsuz düşüncelerini düşündükçe
onu dinlemediğine aslında bin pişmandır.
Küçük meleğine ne kadar belli etmemeye çalışsa da kızı
Lilly’nin evlerinde bir şeylerin iyi gitmediğini bildiği aşikârdır. Annesine
destek çıkar ve babamı terk edelim diye fikrini de beyan eder. Kocasıyla yaşadığı
bir ağız dalaşı sonucu Rachel’e şiddet uygulaması en sonunda bardağı taşırır ve
çekmecedeki silahı kocası Cyrus’a doğrultur…
Ama gerçekten onu vurabilecek midir? Yoksa… Yoksa ailenin
çatısı başka bir şekilde mi çökecektir? Tüm bunları ancak sonuna kadar okuyunca
anlayabiliyor insan:)
Bundan sonrasını merak eden varsa okusun:) ne diyeyim.
Kitabı alırken de aslında beklentimi yükseklerde
tutmamıştım. İçimden bir his rahatsız etmeden, kasmadan, germeden, aksiyonu
olmayan bir kitap okuyacaksın demişti. Evet, gerçekten de böyle oldu. Ama bu
kitabın tümden boş olduğu anlamına da gelmemeli; hoş bir kitap. Her ne olursa
olsun insanı sıkmadan, sıradan bir ailenin iç yapısına yolculuk ettiriyor
yazar. Kadın erkek ilişkisinde beklentiler, aile yaşamında çocuğun ve
çocukların arzuları, ebeveynlerin çocuklarından beklentileri güzel bir şekilde
işlenmiş kitapta.
Kitapta en çok hoşuma giden ve duygulandıran iki sahne
vardı: Bunlardan ilki Rachel’in
çocukluğunda babasıyla yaşadığı mutlu ve güzel kar meleği
sahnesi. Diğer ikinci sahneyi
burada söylemek istemiyorum. O kitabın sürprizi olduğu
gibi benim de sürprizim olsun.
Kitaptan can alıcı birkaç alıntı cümle:
“İnsanı insan yapan kıyafetleridir,” diyordu Max bana yan
gözle bakarak. “Çıplak insanların toplum üzerinde etkisi çok azdır ya da hiç
yoktur.”
“Mark Twain’in sözü” diye karşılık veriyordum gülerek.
“Ama bence saçma.”
Anneme Bev diye hitap etmeye başlamıştım; kendisi
istediği için değil, onu pek annem gibi görmediğim için yapıyordum bunu.
Bunca yıldır seninle hiç karda oynamadım. Bir kere bile.
Her kız babasıyla karda oynamalıdır.
Artık yalnız değildim. Uzun süredir kafese hapsedilmiş
bir kuş gibi neredeyse korkuyla, hapishanemin kapısının aralanmasını
seyrediyordum. Uçup gidecek cesaretim var mıydı, bilmiyordum.
Cyrus’un sana yaptıkları çok kötüydü. Fakat geçen gün
düşündüm de, kötülüklerden kurtulduğunda geriye hayat kalıyor. Sen de bunu
yapacaksın. Hayatını yaşayacaksın, Rachel.