Bundan
on gün evvel Ceyhan arkadaşım Facebook’tan paylaşımda bulunmuş
“Liseli
arkadaşlarımızla 12 Nisan günü buluşacağız, sende gelir misin” diye.
Normalde
her zaman Facebook’a girip gezinmem, ama o gün ne olduysa aylar sonra
Facebook’a
girme ihtiyacı hissettim ve iyi ki de girmişim. Girmeseydim bu buluşma zamanını
öğrenemeyecektim. Ceyhan’da da telefonum olmadığı için bana ulaşamayıp bu
bilgiyi veremeyecekti. Her zaman söylerim 6.hissim güçlüdür diye. Yine bu
hissim beni yanıltmadı. İyi ki de Facebook’a girmişim.
Velhasıl
gün yaklaşmıştı Deniz arkadaşım bana ulaştı ve cumartesi akşam saat 19:00’da
bir restoranda buluşacağımız bilgisini verdi. Sadece bir gün kalmıştı.
Heyecanım doruk noktasındaydı. Cuma gecesi gece nöbetim vardı. İşe gittiğimde
beklediğim uçağın yaklaşık 2 saatlik bir rötarı olduğu bilgisini aldım. Önceden
olsaydı bu beni biraz üzerdi ama bugün hiç mi hiç üzülmüyor, canımı
sıkmıyordum. Zira nasıl olsa saatler sonra sevdiğim, değer verdiğim
arkadaşlarımla beraber olacaktım. Bu bana büyük bir sevinç veriyor,
motivasyonumu artırıyordu.
Neyse masama oturdum. Gecikme haricinde her
şey yolunda gidiyordu. Tüm bu yoğun duygular klavyenin tuşlarına yavaş yavaş
dokunmama ve duygularımı yazıya dökmeme neden oldu. Yazıyor yazıyor yazıyordum.
Öylesine duygulanmıştım ki gözlerimden yaşlar yanaklarıma kadar süzüldü. Bu
duygu yoğunluğunun sebebi elbette arkadaşlarıma olan özlemimdi. Birkaçı dışında
diğer hiçbirisini 28 yıldır görmemiştim. Bana o an birisi gelip de deseydi ki
cumartesi günü bir iş var ve karşılığında Adana senin olacak, inanın kabul
etmezdim. Bırakın Adana’yı dünyayı verseler öyle bir işi yaptıramazlardı. Çünkü
aradan geçen çeyrek asırdan fazla bir zamandan sonra tekrar sınıf
arkadaşlarımla, kardeşlerimle birlikte olacaktım.
Açık
söylüyorum bundan alacağım keyfi, tadacağım mutluluğu bana hiçbir şey
yaşatamazdı. Ve öyle de oldu. Uzun süren mesaim bitmiş evime gitmiştim. Hemen
yatağa girdim ve uykuya daldım. Akşamki yemekte dinç olmak istiyordum.
Birkaç
saat uyuduktan sonra tekrar işe geldim. Saatler 14.00’ı gösterdiğinde Deniz
arkadaşım tekrar aradı ve beni Memduh arkadaşımın alacağını söyledi.
Memduh’un
adını duyduğumda o kadar sevinmiştim ki anlatamam. Kendisi 28 yıl görmediğim
arkadaşlarımın arasındaydı. Onu akşam 19.00’dan evvel görecektim.
Ne
hoş sürpriz olmuştu benim için.
Zaman sanki bir türlü geçmek bilmiyordu. Nihayet 17.00’da mesaim bitti ve işten çıktım.
Hala bir buçuk saat verdi Memduh’un gelmesine. Vakit geçirmek için bir iki
mağazaya girdim. Bir şey alacağımdan değil hani sırf vakit geçsin diye. Kafam o
kadar dağılmış, buluşmaya o kadar odaklanmışım ki bir an mağazada bayan tezgâhtarın
sesiyle irkildim. “Beyefendi eşiniz için mi düşünüyorsunuz?” Ne eşi, ne
düşünüyordum? Şöyle bir baktım ki ne göreyim, ben mağazada bayan reyonunda iç
çamaşırlarının karşısındayım. Zavallı tezgâhtar bayan mı desem yoksa zavallı
ben mi desem bilemiyorum. Bayana nasıl bir cevap vereceğimi şaşırdım ve beyaz
bir yalan söylemek zorunda kaldım: “Pardon eşimi bekliyorum o da gelecek birlikte
bakarız” deyi verdim. Birkaç dakika daha orada oyalandıktan sonra mağazadan
çıktım.
Derin
bir nefes aldım. Düşünsenize yoksa bekâr olan ben, olmayan eşime iç çamaşırı
alarak çıkacaktım mağazadan:) Tüm bunları yaşarken zamanda geçmişti.
Telefonum
çaldı. Arayan Memduh arkadaşımdı. Birkaç dakika sonra yanımda olacağı bilgisini
verdi. Dediği gibi de oldu. Aracıyla hemen önümde durdu. Kapıyı açtım ve şöyle
bir bakıştık. Gerçekten oydu. Hiç değişmemiş, sadece saçları biraz ağarmıştı.
Oda bana aynı şeyleri söyledi. Birbirimize sarıldık, öpüştük. Sonra sohbet ede
ede restorana geldik. Deniz de bizimle aynı anda gelmişti. Sonrasında teker
teker tüm arkadaşlarım gelmeye başladılar.
Her
birisini gördüğümde içim içime sığmıyordu adeta, nefesim kesiliyordu
heyecandan. Kimler yoktu ki, 6Fen-D’nin rakipsiz sınıf başkanı Ali M.,
yakışıklı darbukacı Davut K., sınıfın gülen yüzü Yasemin Ş., şen şakrak dost
canlısı Deniz B., Kara Melek Gülşen Y.,
sınıfın afacan çocuğu Bülent B., Messi’nin hocası Ali S., sınıfın enerji
kaynağı Ceyhan M., kanatsız iki meleğimiz Emel H., ve Vicdan, durmak bilmeyen
asi çocuk Levent (artık durmuş yerinden kalkmıyor:), köşelerin sessiz
delikanlısı Süleyman C. (hala sessiz di). Bir de sıra arkadaşım Soner tabiî ki.
Hele onu görünce kalpten gidecektim neredeyse. Nede olsa koca üç yıl boyunca
aynı sırayı paylaşmıştık onunla.
Orada
olmayanlarda vardı: Cuma K., Peyami B., Nevfel N., Süreyya, Bekir, Hacı Ali, Erdoğan K., Muharrem,Mehmet
T., Mehmet Emin G., Mehmet A., Esmehan Y., Zerrin, Adnan M., Yıldız, Halide M., Mahmut,
Cafer Erdal Ö., Yaşar Ali Ejder Ç., Mehmet E., Bahriye C., Şükran ve Ali K. biz okurken vefat etmişti (Allah rahmet
eylesin).
O
akşam birlikte geçirdiğimiz birkaç saat hayatım boyunca yaşadığım en güzel en
mutlu anlarımdan birisiydi. O duygularımı tam olmasa da bir kısmını ifade
ettiğini düşündüğüm karalama şiirim aşağıda olduğu gibidir.
Orada
bir gerçeği gördüm; o da dostluktu.
Özlemin bittiği andaki sevginin katıksız yalın ve pak haliydi gördüğüm.
Tüm bunları o akşam hep birlikte en içten, en samimi ve çoşkulu biçimde yaşadık.
SINIF ARKADAŞIM
Yıllar önce çocukluktan çıkıp ta
Yağız delikanlı,
Ay parçası hanım kız,
Olduğumuz günlerde
Tanışmıştık seninle.
Biraz ürkek, biraz çekingen,
Yan gözlerle
Birbirimizi süzdüğümüz günlerdi
Hatırlarsan.
Yan yana oturduk tahta sıralara.
Sıralar sertti evet;
Ama kalbimiz sevgi dolu,
Yumuşacık, sıcacıktı.
Bir gün bile sürmemişti
Birbirimize uzak duruşumuz;
Hemen kaynaşmıştık,
Bir ağacın iki dalı gibi.
Günler su gibi akıp giderken,
Neler yaşamadık ki seninle.
Acı günlerimiz oldu.
Üzüldük, sarıldık birbirimize.
Sinirlendik, kızdık.
Bazı anlar girdik birbirimize.
Mutlu, neşeli, coşku dolu
Vakitlerde geçirdik
Hep birlikte.
Kimi zaman kalbimiz küt küt vurdu;
İlk danslarımızı yaptık,
Masum çocuksu ruhumuzla.
İşte böyle!
Üç yıl içerisinde birleşirken bu iki dal,
Tek bir ağaç gövdesi olmuştuk artık,
Ulvi bir çınar gibi yüceldi
Dostluğumuz.
İşte ondandır
Aradan geçen onca yıla rağmen
Birbirimizi görmeden,
Kalbimizde yaşattığımız
Sımsıcak sevgimizi,
Samimi katıksız, beklentisiz
Dostluğumuzu her an yanımızda
Taşıyışımız,
İşte ondandır,
Tekdüze seyreden hayatımızdan
Birkaç saatliğine de olsa
Yıllar sonra büyük bir heyecanla
Koşup gelmemiz.
Geçen onca yıl içerisinde
Yaşamımıza girenlerde oldu
Çıkanlarda.
Kimisi iz bıraktı;
Kimileri kısa sürede unutuldu gitti belki de
Ama hiç birisi
Şu yumruk büyüklüğündeki yüreğimde
Senin kadar iz bırakmadı,
İz bırakmadı, canım sınıf arkadaşım
- Yaşar SALDIK
11.04.2015 03:16 -
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder