ACIYA GÜLEN ÇOCUKTUK
Düşünce dizlerimiz kanardı küçükken, derimiz sıyrılır
kıpkırmızı ciğer gibi olurdu dizkapaklarımız. Görüntüsünden acıyı unutur
gülerdik; bu öyle bildiğimiz gülmelere hiç benzemezdi, ağlamakla karışık
çocukça bir gülmeydi bu. Dışarıdan birisi görse deli bu çocuk derdi belkide.
Varsın desinler, kim takar. Biz acıya gülen çocuklardık işte o zamanlar.
Ya şimdi ciğerlerimiz dağlanıyor görünce, düşününce,
düşmeden acıyor sol yanımız. Televizyonda dünyadan haberleri izlerken. İnsanın
insana, insanın hayvanlara yaptıklarını gördükçe Kabil'in Habil'e yaptıkları
çok basit kalıyor. Bilmiyorum belki de sadece benim sol yanım acıyor. Diğer
insanlarınkisi yerli yerinde belkide.
Oysa eskiden elde edemediklerimize değil, kavuştuklarımza
sevinçten ağlardık. Ağlayınca gözlerimiz yanardı, yüreğimizi yakacak, ruhumuzu
incitecek pek fazla acımız olmasa da elhamdülillah. Düşlerimiz ipince,
masmaviydi o zamanlar. Şimdi içine alıp da boğuyor beni her düşünce. İtiliverse
ortasından kırılıveren narin düşüncelerimiz vardı çocukken. Şimdi tanklar
geçiyor da insanlığın üstünden, bırakın kırılı vermeyi, ruhu kıpırdamıyor
adeta. Yoksa, ben hala kabul etmemeye çalışsam da, ruhumu kirlendi gerçekten
insanlığın.
Oysa eskiden düşüncelerimiz üşürdü sadece acılar karşısında.
Onuda bir olup bölüşürdük o vakitlerde. Yağmurlara tutunurduk biz küçükken,
yağmur ☔ bizi severdi okşardı yüzümüzü,
zarar vermezdi bize. Sonra toprakla kucaklaşır akıp giderdi küçük derelerde.
İşte bu derelerde oynardık, yağmur suyunun içinde; çoğu zaman yalınayak, bazen
de ayaklarımızda lastik çizmelerle. Ayaklarımız üşürdü, fakat farketmezdik biz
bunu. Üstümüz başımız kirlenirdi de düşüncelerimiz kirlenmezdi, o hep pak
kalırdı ruhumuz gibi.
İki gün önce gece, sonbaharın ilk yağmuru yağdı buraya. Onun
sesini duyar duymaz uyandım, hemen pencereye koştum ve sokağı seyrettim.
Penceremin altından akan yağmur suyuna baktım; kirlettiğimiz şehrin ve kirlenen
düşüncelerimizin kirini alıp götürüyor mu diye. Ama bu yağmur bile
temizleyememişti kirli düşüncelerimizi. O, kalplerimizde kalakalmıştı bu sefer
de yine.
Hevesim kırılmış bir şekilde uzandım yatağa. Yine de o eski
dost yağmurun şefkatli ninni sesiyle dalmışım uykuya...
Çocukken, düşünce yalnız acıyan ellerimizin acısının dünde
kalan umuduyla uyanmak istiyorum yarınlara. Tertemiz bir dünya, sol yanı
acımayan mutlu çocuklar görebilmek istiyorum yarınlarda...
PAK YÜREKLER, TERTEMİZ VİCDANLAR, UMUT DOLU ACISIZ GÜNLER OLSUN...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder