Kitabın
Adı: Kadeş Galibi
Yazarı:
Birgit Brandau
Çeviri
: Nazife Mertoğlu
Yayınevi:
Arkadaş Yayınları
Sayfa:
287
Ebat:
14x20 cm
Basım:
Ankara , 2002
Kağıt
Türü: 3.Hamur
Puanım:
%85
Ne Buldum: Tarihi bir romandan beklediğimden fazlasını
Ne Buldum: Tarihi bir romandan beklediğimden fazlasını
Yazar Hakkında:
1951
Almanya doğumlu Birgit Brandau aslında tiyatro bilimleri mezunudur. Focus ve
Ren Mercury dergilerinde yazılar yazmıştır. 1977 yılında hazırladığı “Troia:
Bir Kent ve Mitleri Yeni Keşifler” adlı bilimsel araştırmasıyla kendini gerek
bilim dünyasına, gerekse geniş bir okur kitlesine kanıtlamıştır.
1990
yılından itibaren ise kendisini çok ilgilendiği konu olan arkeoloji ve tunç
çağı tarihine adamıştır. Arkeoloji alanında Anadolu da yaptığı derinlemesine
araştırmalar meyvesini vermeye başlamış ve bunun neticesi olarak 2001 yılının
sonbaharında Hartmut Shickert’le birlikte hazırladığı “Hititler: Bilinmeyen Bir
Dünya İmparatorluğu” adlı Hitit araştırması yayımlanmıştır. Diğer bir eseri ise
“Resimlerle Troya”dır. Kadeş Galibi
yazarın ilk romanıdır.
Arka Kapaktan:
Ünlü
Kadeş Savaşı’nda II.Ramses’e galip gelen, eski dünyanın en modern görüşlü
hükümdarı, Hitit Büyük Kralı III.Hattuşili’yi konu edinen ilk roman.
“Ancak
kardeşim tanrı olunca, ardında meşru bir oğul bırakmadığından, bir harem
kadınından doğan oğlu Urhi-Teşrup’u hükümdar yaptım.
Tüm
Hattuşa’yı onun ellerine bıraktım. O Hatti Ülkesi’nin Büyük Kralı oldu. Ben ise
Hakpis Kralı olarak kaldım. Kardeşime duyduğum saygıya bağlı kalarak bu duruma
yedi yıl katlandım. Ancak Urhi-Teşup beni yok etmek istiyordu ve elimden Hakpis
ve Nerik’i de aldı. Artık daha fazla dayanamadım ve ona savaş açtım…”
(…)
Kardeşime saygıdan ötürü, Urhi-Teşup’a kötülük yapmadım, sadece üstüne yürüyüp
ona bir tutsak gibi davrandım. Ona Nuhasse ülkesinde kale kentler verdim,
bundan sonra hep orada kaldı. Efendim İştar bana Hatti Ülkesi’nin krallığını
bahşetti, Büyük Kral oldum.”
III.Hattuşili’nin,
milattan önce 1266 yılında meydana gelen olaylara ilişkin “savunmasından”
Kitabın Analizi &
Yorumum:
Anadolu,
tarih boyunca üzerinde onlarca medeniyetin hüküm sürdüğü eşsiz güzellikteki
verimli topraklar. Canım Anadolu. Değerini ve kıymetini çoğu zaman bilemeden
yaşadığımız Anadolu.
Ata yadigarı, her bir karışından kültür fışkıran Anadolu.
Sana yeterince sahip çıkıp değer veremez iken, binlerce kilometre uzaklıkta
yaşayan Alman bir yazarın, bir arkeoloğun kaleminden senin hakkında
kıtanın her bir köşesinde yaşayan insanların hayranlığını kazanan bir eser
ortaya çıkarmış olması ne acı değil mi?
Biz neden yaşadığımız yerin, yerlerin tarihini, kültürünü
araştırma gereği duymuyoruz. Ne zamana kadar vurdumduymaz yaşamaya devam
edeceğiz.
Durup dururken nerden çıktı şimdi bu demeyin lütfen.
Brigitte Brandau’nun kitabı “Kadeş Galibi”ni elime alıp okuyunca yaralarım
depreşti. Umarım ki yeni nesil gençlerimiz, çocuklarımız yurdumuza hak ettiği
değeri verir de biz büyüklerin yaptığı hataları telafi ederler.
Bu kadar acı edebiyatı yeter sanırım. Madalyonun öbür
tarafından bakınca da ister istemez gururlanıyor insan. Neden dediğinizi duyar
gibiyim. Öyleyse konuya geçeyim.
Evet KADEŞ GALİBİ adlı tarihi romanı okuyup
bitirdim.
Yazar yaptığı arkeoloji araştırmaları neticesinde elde
ettiği önemli ve gerçek tutanaklara dayanarak hazırladığı eserinde bizleri
bundan 3280 yıl öncesinin Hattuşa bugünkü bilinen adıyla Boğazköy
(Çorum’un 82 km güneybatısında) götürüyor.
Büyük Kral 3. Hattuşili ile eşi Kraliçe Puduhepa’nın ilk
hükümranlık yıllarıdır. Ramses’le girdiği Kadeş Savaşı’nı kazanan kral 3.Hattuşili ülkesindeki
hasımlarına ve çevresindeki komşu ülkelere kendisini ispat etmek için
ülkedeki 3 günlük bayramı fırsat bilir ve büyük bir tören hazırlığına
başlanması talimatını verir. Törenin hazırlanmasında başrol oynayan başyazıcı
Wlaviziti dışa vuramasa da içten içe kraliçeye karşı gizli bir hayranlık
duymakta olmasına rağmen kralına da sıkı sıkıya bağlıdır.
Lakin arkası arkasına işlenen cinayetler hem çözüme
kavuşturulmak zorunda hem de törene katılan misafirlerin hiçbir şeyden haberdar
olmaması gerekmektedir. Bayram töreni tüm hızıyla sürüp giderken cinayetlerin
işlenmesi ve sıradaki kurbanın Kral olup olmayacağı Walviziti’nin kafasını
karıştırsa da, o kendi bildiği yöntemle adım adım olayı çözmeye başlamıştır
bile.
Kitabı sadece tarihi bir roman olarak kabul etmek bence
yanlış olur. Bir Agatha Christie eseri kadar iddialı olmasa da ayrıca polisiye
bir tarzı olduğunu da söylemek lazım. Kitabı okurken kendinizi Hattuşa’nın
sokaklarında hissetmiyorsunuz desem yalan olur. Ayrıca Sn. Nazife
Mertoğlu'na yaptığı başarılı çeviri için, Arkadaş Yayınevi'ne de bu güzel
eseri biz okuyuculara kazandırdığı için teşekkür etmem gerekiyor.
Tek sıkıntı kitabı okurken kahramanların isimlerine ilk
başta alışmakta güçlük çekiyorsunuz. Ama biraz okuyunca ona da alışıyor insan.
Valla ne diyeyim çok yüksek bir beklentiye sahip olmadan
okumaya başladığım bu tarihi romanı okuyup bitirdikten sonra iyi ki okumuşum
dedim kendi kendime. Yazarını tebrik ediyorum. Harika...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder