Sayfalar

17 Eylül 2014 Çarşamba

Su Üstüne Yazı Yazmak


KİTAP HAKKINDA:

Adı: Su Üstüne Yazı Yazmak
Yazar: Muhyiddin Şekur
Yayınevi: İnsan Yayınları
Sayfa:314
Kağıt Kalitesi:3.Hamur
Ölçü: 13x20
Basım Yılı: İstanbul, 2009
Satış Ücreti: 7 TL
Değerlendirmem:%80

Ne Buldum: Roman tadında tasavvuf











YAZAR HAKKINDA:


Ohio Clevland’da dünyaya gelen Afrika kökenli Amerikalı psikoloji uzmanı olan Muhyiddin Şekur, 1973 yılında Amerika Kent Eyalet Üniversitesi’nde Psikolojik Danışmanlık bilim dalında doktora derecesi almıştır.
New York Eyalet Üniversitesi’nde halen Eğitim Danışmalığı Doçenti olarak çalışmaktadır. Amerika’da kişisel terapi ve aile terapisi alanlarında ve uygulamacı öğretmen olarak ta görev yapan Şekur, başta yaşadığı ülke olmak üzere diğer ülkelerde de akıl sağlığı sorunları üzerine inceleme yazıları ve makaleler yazmış ve dersler vermiştir. 24 yaşındayken İslam’la ve tasavvufla tanışmıştır. Bu tanışması hayatında yeni ufuklar açmış, bundan sonrasında hayatını tasavvufun yaşanmasına ve diğer insanlara anlatılmasına adamıştır.

Tasavvuf tecrübelerini anlattığı Su Üstüne Yazı Yazmak ve Gölgeler Koridoru adlı eserleri kısa zamanda Tasavvuf Edebiyatının en önemli yapıtları arasındaki yerini almıştır.



KONUSU (ARKA KAPAKTAN)

İnsanların taş üzerine kazıdıkları yüzyıllık yazılar, Allah için su üstüne yazılmış yazı gibidir. Bu kitap, yazarının Sûfîlik yolunda yaşadığı serüvenin akıcı fakat derinlikli bir anlatımıdır. Yazar, bu serüvenini, bir müslüman olarak Sûfîlikle ilk karşılaşmasından başlatıp, Şeyhinin rehberliğinde geçirdiği uzun yıllardan sonra eriştiği dervişliğe ve ötesine kadar götürüyor. Muhyiddin Şekûr, sık sık heyecan verici bir tona ulaşan ve hemen her yerinde Sûfî geleneğin hikmetinin yankılandığı eğlenceli bir üslupla sizi de içine çeken bir serüveni anlatıyor.








KİTAP HAKKINDA YORUMUM:

Bazı bayanlar vardır çarşıya çıkar mağaza mağaza, vitrin vitrin kıyafet bakar; bazı erkekler vardır o avm senin bu avm benim gezer elektronik cihaz bakar; günümüzde de bazı insanlar vardır bilgisayarın başına geçer, oturduğu yerden o alışveriş sitesinden girer, bir ötekisinden öğleyin ancak çıkar. İndirime girmiş ne var ne yoksa ihtiyacı olsun ya da olmasın hepsini ziyaret eder.
İşte ben de boş vakit bulduğumda kitapçıları gezer, kitapları incelerim. Böyle vakit bulduğum bir günde Diyanet Vakfı Yayınevi’ni ziyaret etmiştim (ta üniversitedeyken öğrencilik yıllarımdan bu yana dönem dönem ziyaret ederim bu yayınevini). Kitap orada gözüme çarptı. Oturup biraz incelediğimde ve çevirmeninin de Sn. Senai Demirci olduğunu gördüğümde kendime dedim ki: bu okuyacağın ilk tasavvufi kitap olacak, al oku.  Bu gibi durumlarda hep iç sesime kulak veririm ve iç sesim bu kitapta da beni yanıltmadı. Şükürler olsun Allah’ıma. Aldım ve okudum.

Kitap bir tasavvuf kitabı olmasının yanı sıra insanı hiç sıkmıyor.  Sevdiğiniz bir arkadaşınızın, akrabanızın, ya da güvendiğiniz bir dostunuzun yanındaymışçasına rahat ve ondan hiç duymadığınız bir hikaye dinliyormuşçasına ilginç ve merak uyandırıcı geliyor size. Yazar kendi kendine sohbet edercesine doğal, yapmacıktan uzak, yalın ve açık bir ifadeyle roman tadında tasavvuf yolunda yaşadığı tecrübelerini aktarıyor.
Sn. Şekur’un beşer, inanç, din, tasavvuf ve hayat konusundaki her biri birbirinden değerli özlü tespitleri kitap içerisinde fazlasıyla mevcut. Bu çok hoş.

Bunlardan birkaç örnek vermek gerekirse:


Kim olursanız olun, dininiz ne olursa olsun, gerçekten samimi bir ilginiz varsa ‘Hayat nedir?’ sorusunun cevabını bulursunuz. Benim Müslüman olma sürecimin anlamı da budur. Herkesin ‘hayat nedir’ cevabı kendinedir. Arayan herkes bulabilir bunu.

Kalbini keşfet ki kendini keşfedesin. Kelebekler ışığa doğru uçarlar, çiçekler ışığa doğru büyürler. Birileri o ışığı engellemeye çalışır fakat çiçek her halükarda ışığa doğru yönelmeye devam eder. Yol arar, imkân arar. Kaçırdığımız nokta şu; Aramaya devam etmeliyiz. Dürüst olalım ve ışığı aramaya devam edelim. Tek çözüm bu. Başkalarının sizin hakkınızda söylediği şeyler önemli değil, tek çözüm; ışığa gitmek. 
Ölümden korkmuyorum. Yaşamaktan daha çok korkuyorum. Ölümü değil, ölüme hazırlanmayı düşünüyorum. 
Dua bizim ALLAH’a gizlice telefon etmemizdir. Aşık jeton arar, telefon eder ve Maşuk’un cevap vermesini bekler. 
Kalp araç, aşk ise amaçtır. İnsanı sevmek için tanımak gerekir. ALLAH’ı tanımak içinse sevmek gerekir. 
Kuleye tırmandığın zaman, gördüğün cücelerin sayısı artar. 
Hayattaki asıl maksadımızı bir bilseydik, ne kadar mütevazi olurduk. 
Dünyada seni gerçekten dert edinen birilerini bulursan, onların yanında kal. 
Bugünkü putlarımız televizyon, banka hesapları ve buzdolaplarıdır. 
Ancak ibadetin kadar iyisin. 
İman şehrine varmamış kişi yaşamıyor demektir. 
İnsan mutluluğunun anahtarı ALLAH’ı zikretmektir. 

Kapıları ve pencereleri ALLAH’ın rahmetinin meltemine açık bırakın. Uyanık kalmanın tek yolu, pencereleri açmaktır.

Kitabı okuyup bitirdikten sonra kitaplıktaki yerine koyamadım. Çünkü kitap öyle sıradan bir kitap değil, her an ulaşabileceğim yerde, elimin altında, yanı başımda olması gerektiğini düşündüm. Öyle de yapıyorum. Ara ara açıp tekrar tekrar okuyorum. Böyle yaptığımda hayatı öğreniyorum, kendimi iyi ve zinde hissediyorum.

Tüm bunları yaşamamı sağlayan ve beni  kitabı almaya götüren ayaklarıma şükürler olsun, şükürler olsun incelerken sağlıklı algılamamı sağlayan zihnime, şükürler olsun bu kitabın çevirisini yaparak okuyucularla buluşmasına vesile olan çevirmene, şükürler olsun kitabın yazarı üstad Şükur’a ve hepsi için alemlerin Rabb’i ALLAH’a hamd olsun.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder