KİTAP HAKKINDA:
Adı: Su Üstüne Yazı
Yazmak
Yazar: Muhyiddin
Şekur
Yayınevi: İnsan
Yayınları
Sayfa:314
Kağıt Kalitesi:3.Hamur
Ölçü: 13x20
Basım Yılı:
İstanbul, 2009
Satış Ücreti: 7 TL
Değerlendirmem:%80
Ne Buldum: Roman
tadında tasavvuf
YAZAR HAKKINDA:
Ohio Clevland’da dünyaya
gelen Afrika kökenli Amerikalı psikoloji uzmanı olan Muhyiddin Şekur, 1973
yılında Amerika Kent Eyalet Üniversitesi’nde Psikolojik Danışmanlık bilim
dalında doktora derecesi almıştır.
New York Eyalet
Üniversitesi’nde halen Eğitim Danışmalığı Doçenti olarak çalışmaktadır. Amerika’da
kişisel terapi ve aile terapisi alanlarında ve uygulamacı öğretmen olarak ta
görev yapan Şekur, başta yaşadığı ülke olmak üzere diğer ülkelerde de akıl
sağlığı sorunları üzerine inceleme yazıları ve makaleler yazmış ve dersler
vermiştir. 24 yaşındayken İslam’la ve tasavvufla tanışmıştır. Bu tanışması
hayatında yeni ufuklar açmış, bundan sonrasında hayatını tasavvufun yaşanmasına
ve diğer insanlara anlatılmasına adamıştır.
Tasavvuf tecrübelerini
anlattığı Su Üstüne Yazı Yazmak ve Gölgeler Koridoru adlı eserleri kısa zamanda
Tasavvuf Edebiyatının en önemli yapıtları arasındaki yerini almıştır.
KONUSU (ARKA KAPAKTAN)
İnsanların taş üzerine
kazıdıkları yüzyıllık yazılar, Allah için su üstüne yazılmış yazı gibidir. Bu
kitap, yazarının Sûfîlik yolunda yaşadığı serüvenin akıcı fakat derinlikli bir
anlatımıdır. Yazar, bu serüvenini, bir müslüman olarak Sûfîlikle ilk
karşılaşmasından başlatıp, Şeyhinin rehberliğinde geçirdiği uzun yıllardan
sonra eriştiği dervişliğe ve ötesine kadar götürüyor. Muhyiddin Şekûr, sık sık
heyecan verici bir tona ulaşan ve hemen her yerinde Sûfî geleneğin hikmetinin
yankılandığı eğlenceli bir üslupla sizi de içine çeken bir serüveni anlatıyor.
KİTAP HAKKINDA YORUMUM:
Bazı bayanlar vardır
çarşıya çıkar mağaza mağaza, vitrin vitrin kıyafet bakar; bazı erkekler vardır
o avm senin bu avm benim gezer elektronik cihaz bakar; günümüzde de bazı
insanlar vardır bilgisayarın başına geçer, oturduğu yerden o alışveriş
sitesinden girer, bir ötekisinden öğleyin ancak çıkar. İndirime girmiş ne var
ne yoksa ihtiyacı olsun ya da olmasın hepsini ziyaret eder.
İşte ben de boş vakit
bulduğumda kitapçıları gezer, kitapları incelerim. Böyle vakit bulduğum bir
günde Diyanet Vakfı Yayınevi’ni ziyaret etmiştim (ta üniversitedeyken
öğrencilik yıllarımdan bu yana dönem dönem ziyaret ederim bu yayınevini). Kitap
orada gözüme çarptı. Oturup biraz incelediğimde ve çevirmeninin de Sn. Senai
Demirci olduğunu gördüğümde kendime dedim ki: bu okuyacağın ilk tasavvufi kitap
olacak, al oku. Bu gibi durumlarda hep
iç sesime kulak veririm ve iç sesim bu kitapta da beni yanıltmadı. Şükürler
olsun Allah’ıma. Aldım ve okudum.
Kitap bir tasavvuf kitabı
olmasının yanı sıra insanı hiç sıkmıyor. Sevdiğiniz bir arkadaşınızın, akrabanızın, ya
da güvendiğiniz bir dostunuzun yanındaymışçasına rahat ve ondan hiç
duymadığınız bir hikaye dinliyormuşçasına ilginç ve merak uyandırıcı geliyor
size. Yazar kendi kendine sohbet edercesine doğal, yapmacıktan uzak, yalın ve açık
bir ifadeyle roman tadında tasavvuf yolunda yaşadığı tecrübelerini aktarıyor.
Sn. Şekur’un beşer, inanç,
din, tasavvuf ve hayat konusundaki her biri birbirinden değerli özlü tespitleri
kitap içerisinde fazlasıyla mevcut. Bu çok hoş.
Bunlardan birkaç örnek
vermek gerekirse:
Kim olursanız olun, dininiz ne olursa olsun,
gerçekten samimi bir ilginiz varsa ‘Hayat nedir?’ sorusunun cevabını
bulursunuz. Benim Müslüman olma sürecimin anlamı da budur. Herkesin ‘hayat
nedir’ cevabı kendinedir. Arayan herkes bulabilir bunu.
Kalbini keşfet ki kendini
keşfedesin. Kelebekler ışığa doğru uçarlar, çiçekler ışığa doğru büyürler.
Birileri o ışığı engellemeye çalışır fakat çiçek her halükarda ışığa doğru
yönelmeye devam eder. Yol arar, imkân arar. Kaçırdığımız nokta şu; Aramaya
devam etmeliyiz. Dürüst olalım ve ışığı aramaya devam edelim. Tek çözüm bu.
Başkalarının sizin hakkınızda söylediği şeyler önemli değil, tek çözüm; ışığa
gitmek.
Ölümden korkmuyorum.
Yaşamaktan daha çok korkuyorum. Ölümü değil, ölüme hazırlanmayı düşünüyorum.
Dua bizim ALLAH’a gizlice
telefon etmemizdir. Aşık jeton arar, telefon eder ve Maşuk’un cevap vermesini bekler.
Kalp araç, aşk ise
amaçtır. İnsanı sevmek için tanımak gerekir. ALLAH’ı tanımak içinse sevmek
gerekir.
Kuleye tırmandığın zaman,
gördüğün cücelerin sayısı artar.
Hayattaki asıl maksadımızı
bir bilseydik, ne kadar mütevazi olurduk.
Dünyada seni gerçekten
dert edinen birilerini bulursan, onların yanında kal.
Bugünkü putlarımız
televizyon, banka hesapları ve buzdolaplarıdır.
Ancak ibadetin kadar
iyisin.
İman şehrine varmamış kişi
yaşamıyor demektir.
İnsan mutluluğunun
anahtarı ALLAH’ı zikretmektir.
Kapıları ve pencereleri
ALLAH’ın rahmetinin meltemine açık bırakın. Uyanık kalmanın tek yolu, pencereleri
açmaktır.
Kitabı okuyup bitirdikten sonra kitaplıktaki yerine
koyamadım. Çünkü kitap öyle sıradan bir kitap değil, her an ulaşabileceğim
yerde, elimin altında, yanı başımda olması gerektiğini düşündüm. Öyle de
yapıyorum. Ara ara açıp tekrar tekrar okuyorum. Böyle yaptığımda hayatı
öğreniyorum, kendimi iyi ve zinde hissediyorum.
Tüm bunları yaşamamı sağlayan ve beni kitabı almaya götüren ayaklarıma şükürler
olsun, şükürler olsun incelerken sağlıklı algılamamı sağlayan zihnime, şükürler
olsun bu kitabın çevirisini yaparak okuyucularla buluşmasına vesile olan
çevirmene, şükürler olsun kitabın yazarı üstad Şükur’a ve hepsi için alemlerin
Rabb’i ALLAH’a hamd olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder