Evet bahsettiğim o kitap "TIRPAN"dı. Nihayet okuyup bitirdim. Bu kitabı okurken sık sık Farid Farjad'dan Sarı Gelin'i dinledim. Bilmiyorum benim hoşuma gitti.
Biraz hüzün, acı, duygusallık hepsi kitapla uyum içinde
yakıştı doğrusu. Neyse uzatmayayım artık. Kitaba geçelim şimdi.
Kitap Hakkında:
Kitap Adı: Tırpan
Yazarı: Fakir BAYKURT
Yayınevi: Remzi Kitabevi
Sayfa: 312
Değerlendirmem:%95
Ne Buldum: Destansı bir öykü
Yazarı Tanıyalım:
Elif ve Veli Baykurt çiftinin çocuğu olarak 1929 yılında
Burdur’un Yeşilova ilçesine bağlı Akçaköy’de doğdu. Asıl adı Tahir olan yazar
1936 yılında Akçaköy İlkokulu’na başlar ve iki yıl sonra babasını kaybeder.
Dayısı Osman tarafından Balıkesir’e götürülür. Burada dokumacılık öğrenir.
2.Dünya Savaşı’nın başlamasıyla dayısı askere alınınca tekrar köyüne döner ve
okuluna devam eder. 1942 yılında ağır bir sıtma geçirir ve istirahat döneminde
şiire yazmaya başlar. 1943’te İlkokulu, 1948’de Gönen Köy Enstitüsü’nü
bitirdikten sonra sınıf öğretmenliği yaptı. Gazi Eğitim Enstitüsü’nü 1955’te
bitirdi; Sivas, Hafik ve Şavşat’ta Türkçe öğretmeni olarak çalıştı. İlk romanı
“Yılanların Öcü” 1958 yılında Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımlandı. 1960 yılında
ilköğretim müfettişliğine getirildi. Amerika’da Bloomington İndiana
Üniversitesi’nde 1962-1963 yılları arasında ders araçları konusunda uzmanlık
eğitimi gördü. Türkiye Öğretmenler Sendikası’nın başkanlığını ve Türkiye
Öğretmenler Dernekleri Milli Federasyonu genel başkanlığını yürüttü. Milli
Folklor Enstitüsü uzmanlığı, ODTÜ halkla ilişkiler ve yayın müdürlüğünün yanı
sıra 1978 yılında Kültür Bakanlığı Danışmanlığı görevlerinde bulundu. 1979
yılında Almanya’nın Duisburg şehrine eğitim uzmanı görevi ile gönderildi.
Yaptığı yoğun çalışmaların ardından 1996 yılında burada emekli oldu. Şiirle
başladığı edebiyat yaşamına kısa öyküler ve köy notları ile devam etmiştir.
Bunlar Yeditepe, Yücel, Varlık, İmece, Yazın, Cumhuriyet
gibi dergi ve gazetelerde yayımlanmıştır. İlk kitabı Çilli 1955 yılında
çıkmıştır. Romanlarında genellikle kırsalı ve köy yaşamını, köylünün isteklerini,
tepkilerini ve çelişkilerini ele almıştır. Yazdığı romanlarıyla birçok ödüle
layık görülmüştür. Aldığı ödüllerden bazıları şunlardır:
TRT ve TDK, Sait Faik Hikaye Armağanı, Orhan Kemal Roman
Armağanı’dır.
Yazar Baykurt, uzun süre pankreas kanseri tedavisi
gördüğü Essen Üniversitesi Kliniği’nde 11 Ekim 1999 tarihinde hayata veda eder.
Başlıca Eserleri:
Yılanların Öcü 1954
(roman)– Irazcanın Dirliği 1961 (roman)– Amerikan Sargısı 1967 (roman) – Tırpan
1970 (roman) – Köygöçüren 1973 (roman) – Keklik 1975 (roman) – Kaplumbağalar
1980 (roman)– Efendilik Savaşı 1959 (öykü) – Karın Ağrısı 1961 (öykü)- Anadolu
Garajı 1970 (öykü)- Can Parası 1973 (öykü)- Gece Vardiyası 1982 (öykü)-
Arka Kapaktan:
Ankara’ya bağlı bir köydür Gökçimen. Bir tepenin eteğinde
uzanır. Kızlarıyla nam salmıştır. Bu köyde, çayır çimenin yeşili kızların
gözüne yansımıştır. Bu yüzden “göküş” olurlar. Biraz büyüyüp serpildi mi,
birkaç altın akçaya yaşlı ve zengin adamlara verirler sorgusuz sualsiz.
Velikul’la Havana’nın kızları Dürü de bu köyün göküş
kızlarından biridir. İlkokul beşi bitirdiği o yaz, komşu köyün Evci’nin ağası
Kabak Musdu bir görüşte vurulur Dürü’ye. Musdu’nun yaşı geçkin, parası ise
ganidir. Gökçimen’den birkaç yandaş edinip kendine, çeler Dürü’nün babasının
aklını, söz alır. Söz ağızdan çıkmıştır bir kere Dürü, Kabak Musdu’nun ikinci
eşi olacaktır. Anası karşı çıkar; Dürü kıyametleri koparır. Daha önce onunla
aynı kaderi paylaşan kızlar gibi kendini asmayı düşünür. Köyün akıllı delisi
Uluguş Nine karşı çıkar bu fikrine. Sevdadan yanadır Uluguş; daha da önemlisi
Gökçimen’in kızlarının kaderi değişsin ister. Ama nasıl?
Kitabın Analizi
& Yorumum:
İlkokul dördüncü sınıfı pekiyi dereceyle geçmiş ve yaz
tatiline girmiştim. O tarihlerde tablet bilgisayar, akıllı telefon, oyun
konsolları henüz daha yoktu. Karne hediyesi olarak ben de kitap almak istedim
ve sabahtan köyün minibüsüne binerek şehre gittim. Kitapçıya girdiğimde heyecan
içindeydim. Sağım solum, önüm arkam her yer kitaptı.
Hangi kitabı alacağımı şaşırmıştım. Bana kalsa hepsini
almak isterdim ama annemin verdiği harçlıkla buna imkan yoktu. En fazla iki
kitap alabilirdim. Ben de öyle yaptım ve iki tane kitap aldım. Bunlardan bir
tanesi Fakir Baykurt’un “Keklik” isimli kitabıydı. Diğerini ise şu an hatırlayamıyorum.
İşte Fakir Baykurt’u o yıllarda “Keklik” isimli kitapla tanımıştım. Kitabı çok
beğenmiş, bir çırpıda okuyup bitirmiştim. O yaşta bile hiç ağır gelmemişti
bana. Aradan yıllar yıllar geçti.
Tırpan adlı romanını e-kitap olarak okumaya başladım. Her
gece uykuya dalmadan evvel birkaç sayfa çevirdim. Derken kitap beni öyle bir
sardı ki geceyi bekleyemez oldum ve fırsat bulduğum her an gündüz de okumaya
devam ettim. En nihayetinde dün akşam kitabın sonu yaklaşmaya başladığında
kalbim küt küt vuruyor, bir yandan sayfaları yutarak okuyordum, bir yandan da
çevirdiğim her sayfanın son sayfa olmasından korkuyordum. Velhasıl olmadı;
maalesef kitabı dün gece 23:30 da bitirdim.
Yazar bu romanında ülkemizin günümüz zamanında bile
güncelliğini koruyan çocuk gelin ve ağalık düzenini işlemiş. Gökçimen köyünün
fakir ahalisinden Velikul ve Havna’nın ilkokulu yeni bitirmiş 13 yaşındaki
güzeller güzeli sarışın, yeşil gözlü Dürü’sü kitabın ana karakteri aslında.
Komşu köyün ellisini geçkin zengin, yazarın tabiriyle varsıl ağası Kabak Musdu
damda anasıyla bulgur sererken gördüğü Dürü’ye bir görüşte vurulur ve
babasından kızı kuma (ikinci eş) olarak ister. İlk başta Velikul yok muk dese de,
ağanın köydeki yardakçılarının da baskısıyla hizaya gelir. Kızcağızın anası
Havana ise ilk başta Dürü gibi leh der illallah demez. Bu işe karşı çıkar. Ama
kocasının zorbalığı karşısında sinmek zorunda kalır. Köyün yaşlı ve en ileri
görüşlü ninesi Uluguş nine ile köyün kahvecisi Linlin Dürü’ye acıyan ve
kollayan tek kişilerdir. Karısını öldüresiye döven, kızını ahıra kilitleyen
Velikul kahveden eve döndüğünde elini kolunu bağladığı kızını kilitli ahırda
bulamaz. Oysa her şeye rağmen düğün günü gelip çatmıştır. İşte köyde dananın
kuyruğu o an kopar. Ayrıca kız almaya geldiklerinde Dürü’yü kızı gibi seven
Uluguş nine öyle bir şey yapar ki bu her şeyin seyrini değiştirecektir.
İlk başta da söylediğim gibi roman o kadar akıcı ve sürükleyici
ki, insan elinden bırakamıyor. Yazarın eserlerindeki o doğallığı, toplum bilim
açısından baktığınızda da o zenginliği görmek mümkün. Karakterlerin ve kurgunun
gerçekliği, kullanılan yalın ve şiirsel halk Türkçesinin mükemmelliği ise okuyanın
kitaptan sonuna kadar lezzet almasını sağlıyor. Kahveci Linlin ve Uluguş
ninenin önderliğinde köy kadınlarının zorbalığa karşı birlikte hareket etmesi
ve Dürü’yü saklayıp koruması ne kadar sevindirici ise, olayların geçtiği
zamandan günümüze dek süregelen 60-70 yıllık zamanda ülkemizde düşünsel anlamda
hala birçok şeyin değişememesi de o kadar üzücü bana göre.
Yazarın diğer kitaplarını da okumak isterim ve Fakir
Baykurt’u okumayı tüm kitapseverlere tavsiye ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder