Yağmuru sevdiğim bir gerçek. Ama bu gerçek, kışa âşık
olduğum anlamına da gelmez. Yağmuru severim evet ama kapalı, ruh bunaltan,
yürek daraltan gri havayı asla, sevemedim.
Bu renksiz, bıçak gibi kesen soğuk bir havaysa ve şuan içinde bulunduğum
ortam gibi on gündür tek bir anında güneşi görememişsem düşünün benim ya da
benim gibi diğer insanların halini. Durumları pek elem verici, acı ve ızdırap
doludur.
Evet, sakin sakin yağan yağmuru, yağmurun altında yürüyüş
yapmayı severim. Ama ben her şeye rağmen yaz insanıyım, masmavi gökyüzünü, pırıl
pırıl güneşli havayı severim; onunla ruhum aydınlanır, yüreğim kıpır kıpır
canlanır, hayat bulur coşarım. Çocuklar gibi şen olurum. İçim içime sığmaz,
yapacak bir şeyler arar, kendi kendime iş yaratırım.
Ünlü şairimiz Cahit
Sıtkı Tarancı “ Güneşe Ait Çocuk” adlı
şu şiirinde sanki beni anlatmış.
....
....
....
Güneşe kavuşabilmek için çocuk,
Gündüzün boş yere çırpınır durur.
Nihayet, nihayet geceleyin çocuk,
Koynunda güneşle beraber uyur.
Lakin dediğim gibi yurdumuzun her tarafı şu sırlar kara kışa teslim olmuş durumda.
Güney sahillerinde sağanak yağmur günlerdir devam
ederken, yurdun iç, batı, kuzey ve doğu kesimleri yoğun kar yağışına teslim
olmuş durumda. Sabah ve akşam saatlerinde şiddetini giderek arttıran kar yağışı
geceyle birlikte tipiye dönüşmekte. Karayollarında ulaşım güçlükle yapılabilirken,
maalesef hava ulaşımında durma noktasına kadar gelmiş durumda. Hatta uzun
zamandır Atatürk Havalimanı’nın kapandığı anlara tanıklık dahi ettik.
Okulların kötü hava şartlarından dolayı yurdun büyük
bölümünde tatil edildiği; buna en çok ta çocuklar sevindiler tabii ki :)
yüzlerce köy yolunun kapandığı, şehirde yaşamını sürdüren insanların evden
işlerine – işten evlerine ulaşmakta güçlük çektikleri, karayollarında
zincirleme kazaların meydana geldiği, kırsal kesimlerde çobanlar gibi dışarıda
çalışmak zorunda kalanların donarak hayatını kaybettiği kötü bir şubat
geçirmekteyiz.
Bu olumsuzlukların uzun süre daha devam etmesi bazı
insanlarda kış depresyonu denilen rahatsızlığı tetikleyecektir. Tamamen
mevsimsel olarak yaşanan bu rahatsızlık kısa bir izahatla ruhsal çöküntü olarak
adlandırılabilir.Bu duruma düşmemek için içinde bulunduğumuz şartların geçici olduğunu, kışın kışlığını yapacağını ve her mevsimin ayrı güzellikleri olduğunu kabullenmemiz gerekecek. Kalın kıyafetler giyinerek çocuklarımızla birlikte etkinlikte bulunmak; kartopu oynamak, kardan adam yapmak ve ayrıca eş veya arkadaşlarımızla kısa yürüyüşlere çıkmak belki de sosyal etkinliğimizin artmasına ve yüzeyselleşen insani ilişkilerimizin pozitif yönde gelişmesine de vesile olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder