Sayfalar

5 Şubat 2015 Perşembe

Satranç

Kitabın Adı: Satranç
Yazar: Stefan Zweig
Çeviri: Ayça Sabuncuoğlu
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa:71
Eabt:13x20 cm 

Yazar Hakkında:

28 Kasım 1881 yılında Viyana’da varlıklı bir sanayicinin çocuğu olarak doğmuştur. Küçük yaşlardan itibaren kültür ve edebiyat alanında eğitim görmeye başlamış, İngilizce, Fransızca, Latince, İtalyanca ve Yunaca gibi birçok yabancı dili öğrenmiş ve lise çağında şiir yazmaya başlamıştır. Öğrendiği yabancı dillerin katkısı ile Berlin ve Viyana’da Felsefe, Alman Edebiyatı okumasının dışında Roman dilleri ve edebiyatlarını da okuyup öğrenmesini sağlamıştır.
Yirmi üç yaşında felsefe doktoru olan ve aynı yıl, ülkesinin en yüksek edebi ödüllerinden biri olan “Bauernfeld Şiir Armağanı’nı” kazanan Stefan Zweig “edebiyatın hayat demek olmadığına”  inandığı için Fransa, İtalya, İspanya, Kanada, Hindistan, İngiltere gibi birçok ülkeye uzun süreli seyahatlere de çıkmıştır. Bu seyahatler onu yazmaktan geri koymadığı gibi birçok tiyatro eseri de yazmştır. Bu eserler başta Almanya olmak üzere birçok dile çevrilerek birçok ülkede sahnelenmiştir.

1.Dünya Savaşı yıllarında İsviçre’de, savaşın bitiminden sonra ise 1934 yılına kadar Salzburg ’ta yaşayan, 1920 yılında bu şehirde ilk evliliğini Frederike Von Winternit’le yapan Zweig, Almanya’da Nazilerin başa gelmesi ile 1934 yılında Avusturya’dan ayrılarak İngiltere’ye göç etmiştir.
1937 yılında ilk eşinden ayrılarak Lotte Altmann ile evlenmiş ve Portekiz’e gitmiştir.
Oradan da New York’a giden yazar, buradan da sıkılınca 1940 yılında Brezilya’ya yerleşir.
Edebiyatın tahlil ustalarından biri olan Zweig 22 Şubat 1942 yılında Avrupa’nın içine düştüğü durumdan duyduğu derin üzüntüden hayal kırıklığına uğradığı için karısıyla birlikte Rio De Janeiro intihar eder.
Türkçeye çevrilmiş olan başlıca eserleri şunlardır: Meçhul Kadının Mektupları, Nietzsche, Merhamet, Korku, Karışık Duygular, Üç Büyük Adam, Yürek Çöküntüsü, Dünün Dünyası, Amok Koşucusu.

Konusu Arka Kapaktan:

Rastlantı sonucu eline geçirdiği kitapla satrancın inceliklerini öğrenerek bu oyunu bir tutkuya dönüştüren ve giderek bu tutkusu yüzünden beyin hummasına yakalanan Dr. B.’nin öyküsüdür görünüşte Satranç. Ama derinlerde bir veda mektubudur aslında.

Stefan Zweig’ın Brezilya’da sürgündeyken yazdığı ve Şubat 1942’deki intiharından birkaç ay önce tamamladığı Satranç, Avrupa kültürünün nasyonal sosyalist tehlike altında yok oluşuna işaret eder.
Avrupa kültürüne elveda derken yaşamada veda etmeyi seçen Zweig’ın son yapıtı Satranç, gerilimli kurgusu ve kahramanın ruhsal gelgitlerinin işlendiği dokusuyla, kısa ama her bakımdan etkileyici olağanüstü bir uzun hikâyedir. 



Kitabın Analizi & Yorumum:

Bu uzun hikâye dünya satranç şampiyonunun New York’tan Buones Aires’e hareket eden bir gemiyle yolculuğa çıkmasıyla başlar. Peki, bu şampiyon kimdir? Slovenya’da Tuna Nehri üzerinde gemicilik yapan ya da daha doğru bir tabirle kayıkçılık yapan ve kayığı büyük bir gemi tarafından ezilip parçalanan ve bu kazada ölen bir adamın oğludur. Babasının ölümünden sonra yaşadıkları köyün papazı tarafından koruma ve bakımı altına alınan 12 yaşındaki asosyal bir erkek çocuğudur.
Mirko Czentovic adlı bu çocuğu papaz okula gönderir. Okulda öğrenme güçlüğü çeken çocuğa evde özel dersler vererek öğrenme eksikliğini gidermeye çalışır. Papazla köyün Jandarma çavuşu evde düzenli olarak satranç oynarlar. Onlar satranç oynarlarken de Mirko onları hiç konuşmadan izler durur. Böyle oyun oynadıkları bir günde papaz aniden eve gelen bir köylünün ölüm döşeğindeki ailesine yardıma gider. Jandarma çavuşu da yarım kalan satranç oyununu pür dikkat takip eden Mirko ile oynar. İşte ne oldu ise o zaman olur. 

Zira Mirko o güne kadar hiç oynamadığı satranç oyununda çavuşu 14 hamlede mat etmeyi başarmıştır. Bu çavuşun aklını başından almıştır. Bu aptal aptal oyunları takip eden çocuk kendisini mat etmiştir. Köydeki ve kasabadaki satranç bilen herkesi tek tek yenen Mirko herkesin dikkatini çekmeyi başarmıştır. Sonrasında dünya şampiyonlarına karşı maçlar yapar ve hepsini tek tek yener. Artık avanak ve aptal Mirko çocuk dünya şampiyonudur.
Yenmediği kimse kalmamıştır. Ve işte şimdi de bindiği bu gemiyle Arjantin’e gitmektedir.

Bu gemide petrol zengini Mc Conner’de vardır. 250 $ karşılığında Mirko bu zengin adamla oyun oynamayı kabul eder ve ilk oyunda onu yener.  Bir iki el daha oyun oynarlar ve birkaç el daha yener. Son oynadıkları oyunda ise Mc Conner hamle yapacağı sırada omzuna bir el dokunur ve yanlış hamle yapmasını engelleyerek mağlup olmasını önler. Bu son oyunu kazanmıştır. Oyunun kazanılmasını sağlayan bu gizemli yabancı kimdir?



Evet, bu gizemli kişi kendisini Dr. B. olarak tanıtır. Kendisi Hitler döneminde Avusturya’da tutuklanan ve otel odasına kapatılan bir avukattır. Odaya kapatılmadan evvel üzerindeki iletişime yönelik her türlü araç gereç alınır. Fakat bir duruşma öncesinde Dr. B. Birisinin pardösü cebinden bir kitap çalmayı başarmıştır. Çaldığı bu kitap ise tüm dünya şampiyonlarının oynadıkları oyunların detaylarını gösteren bir satranç kitabıdır. Dr. B. tutuklu kaldığı bu otel odasında tüm bu oyunları aylarca kendisine karşı oynar. Sonunda artık kitabı ve satrancı yutmuştur. Artık hafızasında bile satranç oynayabilmektedir. İşte Dr. B. Mirko’ya karşı, yani bir dünya şampiyonuna karşı oynama şansını yakalamıştır. Evet, bundan sonrasında ne olduğunu aktarmak istemiyorum. Bundan sonrası sürpriz olsun.

Doğrusunu söylemek gerekirse ilk sayfalarında kitap biraz sıkıcı :(  geldi ama kendimi biraz zorlayınca çokta kötü olmadığını ve gecenin bir vakti beni hemen sardığını fark ettim. İyi ki de okumayı bırakmamışım :) Birçok yazarın 400-500 sayfada anlatmaya çalıştığı bir olayı Stefan Zweig 71 sayfa gibi kısa bir kitaba sığdırmayı başarmış. Ayrıca sayılı birkaç karakterle bile heyecan dozu yüksek, merak uyandıracak bir eser ortaya koymuş olması yazarın ne kadar usta bir edebiyatçı olduğuna bir örnek olsa gerek. Zweig’i tebrik etmek lazım. Kitabın dilinin günlük konuşma dilinde yazılmış olması okunmasını kolaylaştırırken içerisinde geçen felsefi konuşmalar ise kitabın değerine değer katmış doğrusu.
Kitabı e-kitap olarak okudum ve elimden bırakamadım. Gönül isterdi ki biraz daha uzun olsun.
Kitabı araştırırken birçok farklı yayınevinden çok farklı ve mükemmel kapak tasarımları gördüm.  Kendimde bir satranç sever olarak en kısa zamanda kitabı satın alıp, önce onun özgün kapak tasarımına dokunup sonra da sayfalarını çevirerek tüm benliğimle özümseyecek daha sonrasında da kitaplığıma koyacağım.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder