Sayfalar

5 Eylül 2017 Salı

Aynadaki Çocukluğum


Sabah uyandığımda, 2 gündür ağrıyan azı dişime bakmak için geçmiştim aslında aynanın karşısına. Ağrıyan bölgeyi tam olarak görüp kendi kendime teşhis koyacaktım. Ve sonrasında Diş hekimine gitmenin şart olması durumunda tedavi sırasında ne derecede ağrıya katlanmam gerektiğini tespit edecektim.

Ama tam da öyle olmadı. Ağzımı açtığımda azı dişimi görmüştüm, fakat gördüğüm başka bir şey daha dikkatimi çekmişti aynada. Solgun bir yüz ve uykusuzluktan  donuk donuk bakan gözler. Göz bebeklerime bakarken bir anda çocukluğumla karşılaştım aynada. Umut dolu, henüz feri sönmemiş gözlerle bakan ben vardı benim karşımda. Oysa az evvel umutları kaybolmaya yüz tutmuş genç bir adamın gözlerini görmüştüm.
 Halbuki şimdi tüm umutlarımı henüz yitirmemiş olsam da çocukluğumdaki benden birçok şey gitmişti sanki. Geçen onca yıl neleri alıp götürdü, zamanın benden alıp götürdükleri nerede diye sordum kendi kendime. Nerede kaldı ideallerim; nerede ve ne zaman kaybettim ben onları?
Bu esnada aynadaki çocuk benle tekrardan göz göze geldim bir anda. Elimde ayyıldızlı kırmızı bayrakla 23 Nisan Bayramı'nda eğleniyordum. Sonra bir sınıfta bilgi yarışmasındaki hırslı beni, sağımda ve solumda oturan azimli arkadaşlarımı gördüm. Sonra görüntü değişti ve geniş bir meydanda saklambaç oynarken gördüm çocuk beni, sonra bir anda sokağın köşesinden kopan bir çığlık: Öğretmen geliyor. Çil yavrusu gibi her birimiz bir yana saklanıvermiştik bir anda.
 Öğretmenimizden korktuğumuzdan değildi tam da yaptığımız. Sayğımız büyüktü ona... Dersimize çalışmayıp da aylaklık yaptığımızdan sert fakat şefkat dolu bir dille alacağımız nasihattendi çekincemiz. Halbuki yoktu böyle bir şey aslında. Bizim çocukça düşüncemizdi sadece. O bizi çocukları kadar severdi ve bunu biz de bilirdik aslında. 
Öyle olmasaydı, kuşluk vakti, sabahın beşinde Öğretmenim beni kucağına alıp dünyanın en iyi boksörü Muhammed Ali'nin boks müsabakasını  birlikte izlemezdi sanırım. 
Sonra ansızın aynadaki çocuk ben kayboldu sisler içinde. İşte o anda dişimin ağrıdığını tekrardan fark ettim.

Sahi nereye gitmişti çocukluğum? Ne zaman kaybolmuştu ideallerim? Zaman mı çalmıştı, yoksa zaman içinde ben mi kaybetmiştim onları? Sahi bulan gören var mı kaybolan umutları?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder