Sabah uyandığımda, 2 gündür ağrıyan azı dişime bakmak için
geçmiştim aslında aynanın karşısına. Ağrıyan bölgeyi tam olarak görüp kendi
kendime teşhis koyacaktım. Ve sonrasında Diş hekimine gitmenin şart olması
durumunda tedavi sırasında ne derecede ağrıya katlanmam gerektiğini tespit
edecektim.
Ama tam da öyle olmadı. Ağzımı açtığımda azı dişimi
görmüştüm, fakat gördüğüm başka bir şey daha dikkatimi çekmişti aynada. Solgun
bir yüz ve uykusuzluktan donuk donuk
bakan gözler. Göz bebeklerime bakarken bir anda çocukluğumla karşılaştım aynada.
Umut dolu, henüz feri sönmemiş gözlerle bakan ben vardı benim karşımda. Oysa az
evvel umutları kaybolmaya yüz tutmuş genç bir adamın gözlerini görmüştüm.
Halbuki şimdi tüm
umutlarımı henüz yitirmemiş olsam da çocukluğumdaki benden birçok şey gitmişti
sanki. Geçen onca yıl neleri alıp götürdü, zamanın benden alıp götürdükleri
nerede diye sordum kendi kendime. Nerede kaldı ideallerim; nerede ve ne zaman
kaybettim ben onları?
Bu esnada aynadaki çocuk benle tekrardan göz göze geldim bir
anda. Elimde ayyıldızlı kırmızı bayrakla 23 Nisan Bayramı'nda eğleniyordum.
Sonra bir sınıfta bilgi yarışmasındaki hırslı beni, sağımda ve solumda oturan
azimli arkadaşlarımı gördüm. Sonra görüntü değişti ve geniş bir meydanda saklambaç
oynarken gördüm çocuk beni, sonra bir anda sokağın köşesinden kopan bir çığlık:
Öğretmen geliyor. Çil yavrusu gibi her birimiz bir yana saklanıvermiştik bir
anda.
Öğretmenimizden
korktuğumuzdan değildi tam da yaptığımız. Sayğımız büyüktü ona... Dersimize
çalışmayıp da aylaklık yaptığımızdan sert fakat şefkat dolu bir dille
alacağımız nasihattendi çekincemiz. Halbuki yoktu böyle bir şey aslında. Bizim
çocukça düşüncemizdi sadece. O bizi çocukları kadar severdi ve bunu biz de
bilirdik aslında.
Öyle olmasaydı, kuşluk vakti, sabahın beşinde Öğretmenim
beni kucağına alıp dünyanın en iyi boksörü Muhammed Ali'nin boks
müsabakasını birlikte izlemezdi sanırım.
Sonra ansızın aynadaki çocuk ben kayboldu sisler içinde. İşte o anda dişimin
ağrıdığını tekrardan fark ettim.
Sahi nereye gitmişti çocukluğum? Ne zaman kaybolmuştu
ideallerim? Zaman mı çalmıştı, yoksa zaman içinde ben mi kaybetmiştim onları?
Sahi bulan gören var mı kaybolan umutları?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder