Sayfalar

2 Eylül 2017 Cumartesi

BAYRAMLAR BAYRAM, İNSANALAR İNSAN OLSA

BAYRAMLAR BAYRAM, İNSANALAR İNSAN OLSA
Ah be Hocam! Yazma vakti geldi yine. Nereden mi biliyorum? Biliyorum işte. Ne yapsam da söndüremediğim bir yangın var yüreğimde. İçim yanıyor. Alıyorum kalemimi aziz dostumu, sırdaşımı elime.
Oysa o benden de dertli, başlıyor bembeyaz kağıt üzerinde hayatı karalıyor habire. Neler yazmıyor ki; önce eski bayramlardaki çocuklardan bahsediyor:
Çocuklar, bayram sabahı en güzel, en temiz elbiselerini giymiş, ayaklarında gıcır gıcır ayakkabıları ve her birinin ellerinde küçük birer naylon torbalarıyla rengarenk birer güvercin sürüsü gibi sokaktaki tüm kapıları tıklatıp el öpen ay yüzlü şirin çocuklar. Her bir evden aldıkları kendileri kadar tatlı şekerleri ellerindeki torbalara atıp bir sonraki kapıya koşan çocuklar.


Ucu körelmeye başlasa da elimdeki kurşun kalem mola vermeden yazmaya devam ediyor.
Ah be Hocam! Ya şimdiki bayramlar, çocuklar, evler avlular; kapılar kapalı, kilitli, sürgülü. Ya çocuklar, sahi onları göreniniz var mı bayramlarda? Onlar da kapalı odalarda... Ellerine bizzati alıp tutuşturduğumuz kaç milyonluk oyuncaklarıyla. Yedikleri elvan çeşit çikolata, pasta, gofret ve cipsler önlerinde yemedikleri ev yemekleri mutfakta tencerede...
Hangi çocuk bilmem hangi şekeri hak etmek için neden öpsün hangi büyüğün ellerini... Değil mi ya... O körpe yaramaz çocuklarımızın gün içinde yeni neye ihtiyacı var, hangi bayram şekerinin özlemini kaç ay değil kaç dakika duyacak kadar zaman geçecek ki sevinsin garibim bir bayram şekeriyle. Öyle bir şekerle avutulacak çocuklar kalmadı, kalmadı çocukluklar; hepsi eskidendi, yaşandı bitti...
Yazmaya devam ediyor, hızını alamıyor kalemim, tıpkı bayram tatilinde otoyollarda hız limitlerini altüst eden arabalar gibi... Hızını alamayan arabalar değil aslında; arabaların ön koltuğuna oturttuğumuz trafik canavarları. Bir önünde giden aracı mutlaka geçmesi ve birinci sıraya yerleşmesi gerekir. Ama bilmiyor ki, kendini en önde gidiyor sandığında bile ondan önde gidenler var yollarda. Ne önde gidenler biter, ne de yollar tükenir bu dünyada. Böyle vurdumduymaz, böyle kural tanımaz ve canları böyle yok saydığında  biter bu yollar ve de biter, bitmez sanılan ömür bir anda. İşte o zaman her şey için çook geçtir. Sen de bitersin, geride bıraktıklarında biter.
Bak eskiden olduğu gibi bardaktan boşanırcasına yağmıyor yağmur Çukurova'da. Aylardır sarı sıcak kavuruyor düz ovayı. Sokakların kiri kurudu kaldırımlarda; bir de yüreklerimizdeki kin ve kir katmerlendi son yıllarda.
Her kurban bayramı sonrası yağmur yağardı eskiden, şimdilerde bir damla yağmura hasret bekleşiyoruz kapalı odalarda. Ah bir yağmur yağsa, yağsa be Hocam, sokaklardaki kiri yumuşatsa, yüreğimizdeki kini ve kiri yıkasa, alıp götürse insanlıktan uzaklara... Her şey eskiden olduğu gibi güzel olsa. Bayramlar bayram gibi olsa, çocuklar hep çocuk kalsa, bir de insanlar eskisi gibi insan olsa. Ne güzel olur ya...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder