Sayfalar

9 Ekim 2014 Perşembe

Köyün Çocuğu



Kitap Hakkında:

Yazar:E. Eschenbach
Çevirmen: Burhan Arpad
Yayınevi: Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları
Sayfa: 273
Basım: İstanbul, 1991

Ücret: 5 TL



Yazar Hakkında:
Marie von Ebner Eschenbach
13 Eylül 1830 yılında Çekoslovakya’nın Zdislavitz kentinde doğan ve 12 Mart 1916 yılında Viyana’da ölen yazar,  altı çocuklu Franz Baron Dubsky ve Barones Maria von Vockel’in kızıdır.
Doğumundan kısa bir süre sonra annesi ölmüştür. Çok yakın ilişkiler içinde olmayan yazarın üvey annesi de 7 yaşında iken ölmüştür. Bilgili birisi olan üçüncü üvey annesi ile de çok iyi ilişkileri olmasa da kendisini yazı  ve edebiyat konusunda desteklemiştir. 11 yaşındayken annesi ölünce onun kütüphanesini düzenleme görevi kendisine verilir.
Anne ve baba akrabalarının geniş ve farklı kültürlerden olması kendisine bir avantaj sağlar ve Fransızca, Almanca, Çek dillerini öğrenir.
18 yaşında teyzesinin oğlu Moritz von Eschenbach ile evlenir. Kendisinden 15 yaş büyük olan eşi de kariyerli biridir ve Viyana Üniversitesinde Fizik ve Kimya dersleri vermektedir. Eşinin yazar olma konusundaki çabalarını destekler.
1856 yılında kesin olarak Viyana’ya yerleşirler.  1880 yılında Lotti die Uhrmacher’in adlı eserini yazdıktan sonra tüm yayınevlerinin aranan yazarları arasındaki yerini alır. 1887 yılında ise Köyün Çocuğu adlı eserini yazar ve günümüze kadar sürecek bir üne kavuşur.
1898 yılında eşinin ölümünden sonra İtalya’ya birçok seyahat gerçekleştiren yazar 1906 yılında
Çocukluk Anılarım adlı kitabını bitirir.
85 yaşında Viyana’da ölen yazarın cenazesi doğduğu ve aile mezarlığının bulunduğu Zdislatitz’e defnedilir.

Eserleri:
Doktor Ritter (dramatik hikaye) 1869
Die Prinzessin von Banalien (masal) 1872
Das Waldfräulein  1873
Unsühnbar 1890
Drei Novellen 1892
Agave (Roman) 1903


Kitap Hakkında & Yorumum

Roman kahramanımız Pavel 13 yaşında kara gözlü sevimli, afacan bir çocuktur. Babası kiremitçi Martin Holub, annesi Barbara Holub ve 10 yaşındaki mavi gözlü, narin güzel kız kardeşi Milada ile birlikte yaşamaktadır. Babasının işlediği bir suçtan dolayı yapılan yargılama sonucunda yaşadıkları yeri terk etmek zorunda kalırlar.  Dağların eteğindeki Kunoviç denen köye gelerek bir çiftlik evine yerleşirler.

Burada kiremitçilik yapmaya devam ederler. Baba Martin içikiye düşkün olması dolayısıyla akşama kadar orda burada içer, eve geldiğinde ise uzun saatler kiremit ocağında çalışan karısı, oğlu ve kızını olur olmaz sebeplerle döver her yerlerini çürük içinde bırakır. Maria Himmetlfahrt (Meryem Ana’nın göğe yükseldiği gün) tatilinde çalışmalarına karşı çıkan rahibin söylediklerini tasdik eden Pavel’in hareketlerini gören baba Holub rahiple münakaşaya tutuşur. Bu münakaşaya şahit olan köylülerin çoğunluğu rahibi haklı bulurlar ve rahip bastonla Holub’un kafasına vurur. Bunu unutmayan ve kinlenen Holub bir gece ansızın rahibin kaldığı kiliseye girer ve pahada ağır ne varsa çalar ve rahibi de öldürerek karısıyla köyden kaçar. Lakin bir müddet sonra karısı ile çaldıkları malları satarken yakalanırlar ve cinayet suçuyla yargılanırlar. Holub idama mahkûm edilerek asılırken, karısı on yılla mahkûm edilerek hapse atılır.

Ailesini kaybeden çocuklardan 10 yaşındaki Milada belediye başkanının görüşmesi neticesinde kasabanın zengin ve hatırı sayılır malikâne sahibesinin yanına yerleştirilir. Pavel ise belediye yardım derneğinin kararı ile kasabanın çobanı Virgil ile karısı ve kızı Vinska’nın yanında kalmasına karar verilir. Pavel işten fırsat bulduğu günlerde okula gider.
Burada karıştığı bir kavgada öğretmen Habrecht tarafından kendisine ikazda bulunulan Pavel şayet düzenli bir şekilde okula gelmesi halinde kendisine hediye olarak bir çift çizme vereceğini söyleyerek okula gelmesi cezbedilir. 

Dişini sıkan Pavel düzenli olarak okula devam ederek çizmeyi kapar. Lakin çobanın kızı Vinska Pavel’in çizmesini bir gece çalar. Pavel bir gün çizmeyi Vinska’nın ayağında görür ve kızı sıkıştırır. Kız cazibesini kullanarak Pavel’i etkilemeye çalışır. Buna kanan Pavel çizmeyi geri almasın alır ama kızın malikâneden tavus kuşunun tüyünü çalması isteğini geri çeviremez. 
Pavel’i kullanan kızın gönlü ise zengin belediye başkanının oğlu Peter’dedir.



Pavel’in ise tek istediği malikâne sahibesi tarafından bir manastıra yerleştirilen kızkardeşi Milada’yı görmektir. Milada’yı görmeye gittiği bir gün kendisine zor da olsa kız kardeşi gösterilir. Kız kardeşi anne ve babasının günahlarını tanrıya affettirmek adına bir rahibe, azize olma yolunda kendisini kiliseye adar. Pavel’den de iyi bir insan olması konusunda tavsiye ve isteklerde bulunur. Ayrılma vakti geldiğinde zorluk çıkartan Pavel zorla kapı dışarı edilir ve sonraki zamanlardaki kız kardeşini ziyaret etme isteği geri çevrilir. Pavel kızkardeşinin söylediklerini yapmaya ve annesinin hapisten çıkışına kadar bir ev yapmayı kafasına koyar. Pavel’e tek destek olan ve ona kucak açan köyün öğretmeni Habrecht’tir. Habrecht’le Pavel çok iyi anlaşmaktadırlar. Geçen zaman içinde Pavel artık bir delikanlı olmuştur.

Evinde kaldığı çoban Virgil’in karısı, kızı Vinska’nın belediye başkanının oğlu Peter ile evlenmesini istemektedir. Lakin belediye başkanı bu duruma sıcak bakmamaktadır. Kadın bir plan kurar. Şayet hasta olan belediye başkanını ortadan kaldırabilirse kızını Peter’in alamsı yönündeki engel ortadan kalkacaktır. Pavel’in yufka yürekliliğinden faydalanan kadın belediye başkanına onu iyileştirecek bitkisel bir şurup hazırladığını söyleyerek Pavel’le birlikte zehirli şurup gönderir. Bu planı öğrenen çoban Virgil Pavel’e  gerçekleri söylemese de zehirli şurubu vermesini engelleyerek normal bitkisel şurubu göndermesini sağlar.

Pavel  bitkisel şurubu belediye başkanına verir, lakin belediye başkanı o gece ölür. Hizmetçi Pavel’i içeri girerken görmüştür. Tüm ve tek zanlı Pavel’dir. Pavel ne derse kimse dinlemez. Öğretmen Hebrecht belediye başkanına otopsi yapılmasını ve ölüm sebebinin araştırılmasını ister ve ısrar eder. Pavel ise bir türlü şurubu çobanın karısının verdiğini söylemez.
Sonunda gerçek ortaya çıkar. Belediye başkanı zehirlenerek değil eceli ile ölmüştür.

 Pavel artık aklanmıştır. Malikâne sahibesi de bu duruma çok sevinir. Artık Pavel’in yediği hırsız ve katil damgası yavaş yavaş silinmeye başlamıştır. Ama en iyi anlaştığı dostu öğretmen Habrecht’in tayini çıkmış, başka bir kasabaya gitmiştir. Giderken de bazı eşyalarını Pavel’e hediye etmiştir.
Çok çalışkan olan Pavel  bu arada kendisi ve annesi için küçük bir kulübeyi de yapmayı başarmıştır.

Pavel’in çalışkanlığı ve dürüstlüğü yavaş yavaş sonuç vermeye başlamıştır. Zira malikâne sahibesi Pavel’e kulübesinin yanı başındaki toprağı bağışlamıştır. Pavel’in ise bir sorunu daha vardır. Malikânede çalışan hizmetçi kıza karşı hafiften gönül koymuştur. Ama arkadaşı Arnost’ta aynı kıza gönüllüdür. Pavel kzın bu konudaki kararı vermesini ister ve sonuca saygı duyacağını söyler.
Ama maalesef Pavel bir darbede kızdan yer ve kız arkadaşı Arnosto’yu seçer. Pavel kaderine razı gelir.

Bu arada belediye başkanının oğlu Peter ölmüştür. Karısı Vinska ise Pavel’e zamanında çektirdiği acılardan dolayı suçluluk hissetmekte ve kendisini affettirmek için Pavel’e yakınlaşmaktadır. Pavel ise artık çok değişmiş tüm düşmanlarını bile affetmiştir. Derken kiliseden Milada’dan bir haber gelir.
Acaba bu haber nedir. Pavel kız kardeşi Milada’yı tekrar görecek midir? Pavel annesine kavuşacak mıdır? Tek destekçisi bay öğretmen Habrecht, Pavel’in hayatına ne zaman ne şekilde tekrar girecektir.
Pavel ‘in Vinska ile olan yakınlaşması nasıl sonuçlanacaktır… Tüm cevaplarıyla ve sürpriz sonla biten bu küçük roman okunmaya değer… 

1992 yılında yedek subay askerken Milli Eğitim Yayınlarından aldığım bu kitabı okumak ancak bayram tatiline nasip oldu akşamları yatmadan evvel elime aldığım kitabı üç gecede bitirdim. Yani kitap tam 22 yıldır kitaplığımda okunmayı bekliyordu. Uzun süre bekledi ama güzel bir bayram tatilinde okuyarak ona ne kadar değer verdiğimi göstermiş oldum:)

Kitabında toplumsal önyargıları yeren yazar, basit bir dil kullanarak sıradan insanların sıradan yaşamını başarılı bir dille aktarmış. Sıkılmadan okunacak bir eser ortaya koymuş. Lakin aynı şeyi yayınevi için söyleyemeyeceğim. Zira neredeyse her sayfası dilbilgisi hataları ile doluydu. Milli Eğitim Yayınevi gibi önemli bir kuruma yakışmamış. Ya da aceleyle baskıya verilip yayımlanmış.
Ebeveynlerin işlemiş oldukları suçların çocuklara yüklenmesi ve toplum içerisinde günah keçisi olarak işaretlenmesi hayret verici bir olay. İnsanoğlu bu ön yargılı davranışlarından kurtulabilecek mi merak ediyorum doğrusu. 
Kitaptan çıkartılacak sonuç ise” kötü insan yoktur, kötü yola sevk edilen, düşürülen, insan vardır”. Her ne olursa olsun, her insanın içinde iyilik vardır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder