Kitap
Hakkında:
Yazar:E.
Eschenbach
Çevirmen:
Burhan Arpad
Yayınevi:
Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları
Sayfa:
273
Basım:
İstanbul, 1991
Ücret:
5 TL
Yazar
Hakkında:
Marie
von Ebner Eschenbach
13
Eylül 1830 yılında Çekoslovakya’nın Zdislavitz kentinde doğan ve 12 Mart 1916
yılında Viyana’da ölen yazar, altı
çocuklu Franz Baron Dubsky ve Barones Maria von Vockel’in kızıdır.
Doğumundan
kısa bir süre sonra annesi ölmüştür. Çok yakın ilişkiler içinde olmayan yazarın
üvey annesi de 7 yaşında iken ölmüştür. Bilgili birisi olan üçüncü üvey annesi
ile de çok iyi ilişkileri olmasa da kendisini yazı ve edebiyat konusunda desteklemiştir. 11
yaşındayken annesi ölünce onun kütüphanesini düzenleme görevi kendisine
verilir.
Anne
ve baba akrabalarının geniş ve farklı kültürlerden olması kendisine bir avantaj
sağlar ve Fransızca, Almanca, Çek dillerini öğrenir.
18
yaşında teyzesinin oğlu Moritz von Eschenbach ile evlenir. Kendisinden 15 yaş
büyük olan eşi de kariyerli biridir ve Viyana Üniversitesinde Fizik ve Kimya
dersleri vermektedir. Eşinin yazar olma konusundaki çabalarını destekler.
1856
yılında kesin olarak Viyana’ya yerleşirler. 1880 yılında Lotti die Uhrmacher’in adlı
eserini yazdıktan sonra tüm yayınevlerinin aranan yazarları arasındaki yerini
alır. 1887 yılında ise Köyün Çocuğu adlı eserini yazar ve günümüze kadar
sürecek bir üne kavuşur.
1898
yılında eşinin ölümünden sonra İtalya’ya birçok seyahat gerçekleştiren yazar
1906 yılında
Çocukluk
Anılarım adlı kitabını bitirir.
85
yaşında Viyana’da ölen yazarın cenazesi doğduğu ve aile mezarlığının bulunduğu
Zdislatitz’e defnedilir.
Eserleri:
Doktor
Ritter (dramatik hikaye) 1869
Die
Prinzessin von Banalien (masal) 1872
Das
Waldfräulein 1873
Unsühnbar
1890
Drei
Novellen 1892
Agave
(Roman) 1903
Kitap
Hakkında & Yorumum
Roman
kahramanımız Pavel 13 yaşında kara gözlü sevimli, afacan bir çocuktur. Babası kiremitçi
Martin Holub, annesi Barbara Holub ve 10 yaşındaki mavi gözlü, narin güzel kız
kardeşi Milada ile birlikte yaşamaktadır. Babasının işlediği bir suçtan dolayı
yapılan yargılama sonucunda yaşadıkları yeri terk etmek zorunda kalırlar. Dağların eteğindeki Kunoviç denen köye
gelerek bir çiftlik evine yerleşirler.
Burada
kiremitçilik yapmaya devam ederler. Baba Martin içikiye düşkün olması dolayısıyla
akşama kadar orda burada içer, eve geldiğinde ise uzun saatler kiremit ocağında
çalışan karısı, oğlu ve kızını olur olmaz sebeplerle döver her yerlerini çürük
içinde bırakır. Maria Himmetlfahrt (Meryem Ana’nın göğe yükseldiği gün) tatilinde
çalışmalarına karşı çıkan rahibin söylediklerini tasdik eden Pavel’in hareketlerini
gören baba Holub rahiple münakaşaya tutuşur. Bu münakaşaya şahit olan köylülerin
çoğunluğu rahibi haklı bulurlar ve rahip bastonla Holub’un kafasına vurur. Bunu
unutmayan ve kinlenen Holub bir gece ansızın rahibin kaldığı kiliseye girer ve
pahada ağır ne varsa çalar ve rahibi de öldürerek karısıyla köyden kaçar. Lakin
bir müddet sonra karısı ile çaldıkları malları satarken yakalanırlar ve cinayet
suçuyla yargılanırlar. Holub idama mahkûm edilerek asılırken, karısı on yılla mahkûm
edilerek hapse atılır.
Ailesini
kaybeden çocuklardan 10 yaşındaki Milada belediye başkanının görüşmesi
neticesinde kasabanın zengin ve hatırı sayılır malikâne sahibesinin yanına
yerleştirilir. Pavel ise belediye yardım derneğinin kararı ile kasabanın çobanı
Virgil ile karısı ve kızı Vinska’nın yanında kalmasına karar verilir. Pavel
işten fırsat bulduğu günlerde okula gider.
Burada
karıştığı bir kavgada öğretmen Habrecht tarafından kendisine ikazda bulunulan
Pavel şayet düzenli bir şekilde okula gelmesi halinde kendisine hediye olarak
bir çift çizme vereceğini söyleyerek okula gelmesi cezbedilir.
Dişini sıkan
Pavel düzenli olarak okula devam ederek çizmeyi kapar. Lakin çobanın kızı
Vinska Pavel’in çizmesini bir gece çalar. Pavel bir gün çizmeyi Vinska’nın
ayağında görür ve kızı sıkıştırır. Kız cazibesini kullanarak Pavel’i etkilemeye
çalışır. Buna kanan Pavel çizmeyi geri almasın alır ama kızın malikâneden tavus
kuşunun tüyünü çalması isteğini geri çeviremez.
Pavel’i kullanan kızın gönlü
ise zengin belediye başkanının oğlu Peter’dedir.
Pavel’in
ise tek istediği malikâne sahibesi tarafından bir manastıra yerleştirilen
kızkardeşi Milada’yı görmektir. Milada’yı görmeye gittiği bir gün kendisine zor
da olsa kız kardeşi gösterilir. Kız kardeşi anne ve babasının günahlarını
tanrıya affettirmek adına bir rahibe, azize olma yolunda kendisini kiliseye
adar. Pavel’den de iyi bir insan olması konusunda tavsiye ve isteklerde
bulunur. Ayrılma vakti geldiğinde zorluk çıkartan Pavel zorla kapı dışarı
edilir ve sonraki zamanlardaki kız kardeşini ziyaret etme isteği geri çevrilir.
Pavel kızkardeşinin söylediklerini yapmaya ve annesinin hapisten çıkışına kadar
bir ev yapmayı kafasına koyar. Pavel’e tek destek olan ve ona kucak açan köyün
öğretmeni Habrecht’tir. Habrecht’le Pavel çok iyi anlaşmaktadırlar. Geçen zaman
içinde Pavel artık bir delikanlı olmuştur.
Evinde
kaldığı çoban Virgil’in karısı, kızı Vinska’nın belediye başkanının oğlu Peter
ile evlenmesini istemektedir. Lakin belediye başkanı bu duruma sıcak
bakmamaktadır. Kadın bir plan kurar. Şayet hasta olan belediye başkanını
ortadan kaldırabilirse kızını Peter’in alamsı yönündeki engel ortadan
kalkacaktır. Pavel’in yufka yürekliliğinden faydalanan kadın belediye başkanına
onu iyileştirecek bitkisel bir şurup hazırladığını söyleyerek Pavel’le birlikte
zehirli şurup gönderir. Bu planı öğrenen çoban Virgil Pavel’e gerçekleri söylemese de zehirli şurubu
vermesini engelleyerek normal bitkisel şurubu göndermesini sağlar.
Pavel bitkisel şurubu belediye başkanına verir,
lakin belediye başkanı o gece ölür. Hizmetçi Pavel’i içeri girerken görmüştür.
Tüm ve tek zanlı Pavel’dir. Pavel ne derse kimse dinlemez. Öğretmen Hebrecht
belediye başkanına otopsi yapılmasını ve ölüm sebebinin araştırılmasını ister
ve ısrar eder. Pavel ise bir türlü şurubu çobanın karısının verdiğini söylemez.
Sonunda
gerçek ortaya çıkar. Belediye başkanı zehirlenerek değil eceli ile ölmüştür.
Pavel artık aklanmıştır. Malikâne sahibesi de
bu duruma çok sevinir. Artık Pavel’in yediği hırsız ve katil damgası yavaş
yavaş silinmeye başlamıştır. Ama en iyi anlaştığı dostu öğretmen Habrecht’in
tayini çıkmış, başka bir kasabaya gitmiştir. Giderken de bazı eşyalarını
Pavel’e hediye etmiştir.
Çok
çalışkan olan Pavel bu arada kendisi ve
annesi için küçük bir kulübeyi de yapmayı başarmıştır.
Pavel’in
çalışkanlığı ve dürüstlüğü yavaş yavaş sonuç vermeye başlamıştır. Zira malikâne
sahibesi Pavel’e kulübesinin yanı başındaki toprağı bağışlamıştır. Pavel’in ise
bir sorunu daha vardır. Malikânede çalışan hizmetçi kıza karşı hafiften gönül
koymuştur. Ama arkadaşı Arnost’ta aynı kıza gönüllüdür. Pavel kzın bu konudaki
kararı vermesini ister ve sonuca saygı duyacağını söyler.
Ama
maalesef Pavel bir darbede kızdan yer ve kız arkadaşı Arnosto’yu seçer. Pavel
kaderine razı gelir.
Bu
arada belediye başkanının oğlu Peter ölmüştür. Karısı Vinska ise Pavel’e
zamanında çektirdiği acılardan dolayı suçluluk hissetmekte ve kendisini
affettirmek için Pavel’e yakınlaşmaktadır. Pavel ise artık çok değişmiş tüm
düşmanlarını bile affetmiştir. Derken kiliseden Milada’dan bir haber gelir.
Acaba
bu haber nedir. Pavel kız kardeşi Milada’yı tekrar görecek midir? Pavel
annesine kavuşacak mıdır? Tek destekçisi bay öğretmen Habrecht, Pavel’in
hayatına ne zaman ne şekilde tekrar girecektir.
Pavel
‘in Vinska ile olan yakınlaşması nasıl sonuçlanacaktır… Tüm cevaplarıyla ve
sürpriz sonla biten bu küçük roman okunmaya değer…
1992
yılında yedek subay askerken Milli Eğitim Yayınlarından aldığım bu kitabı okumak
ancak bayram tatiline nasip oldu akşamları yatmadan evvel elime aldığım kitabı
üç gecede bitirdim. Yani kitap tam 22 yıldır kitaplığımda okunmayı bekliyordu.
Uzun süre bekledi ama güzel bir bayram tatilinde okuyarak ona ne kadar değer
verdiğimi göstermiş oldum:)
Kitabında
toplumsal önyargıları yeren yazar, basit bir dil kullanarak sıradan insanların
sıradan yaşamını başarılı bir dille aktarmış. Sıkılmadan okunacak bir eser
ortaya koymuş. Lakin aynı şeyi yayınevi için söyleyemeyeceğim. Zira neredeyse
her sayfası dilbilgisi hataları ile doluydu. Milli Eğitim Yayınevi gibi önemli
bir kuruma yakışmamış. Ya da aceleyle baskıya verilip yayımlanmış.
Ebeveynlerin
işlemiş oldukları suçların çocuklara yüklenmesi ve toplum içerisinde günah
keçisi olarak işaretlenmesi hayret verici bir olay. İnsanoğlu bu ön yargılı
davranışlarından kurtulabilecek mi merak ediyorum doğrusu.
Kitaptan
çıkartılacak sonuç ise” kötü insan yoktur, kötü yola sevk edilen, düşürülen,
insan vardır”. Her ne olursa olsun, her insanın içinde iyilik vardır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder