Sayfalar

24 Kasım 2014 Pazartesi

24 Kasım Öğretmenler Günü

Bir insanın okuyabileceği, eğitim alabileceği tüm okulları bitirmiş hepsinden başarıyla mezun olmuştum.
Fakat şimdi ömrümün sonuna dek sürecek olan ve geride bıraktığım yirmi yıllık öğrencilik yaşantımdan daha zor olan hayat okulunun içindeydim.
Burada başarılı olup olamayacağımı zaman gösterecek ti, lakin notumu ve değerlendirmeyi içinde yaşadığım sosyal toplum yapacaktı. Bunu biliyordum.
Bazı zamanlarda hayat okulundaki notumla ilgili kısmı değerlendirmeleri olumlu yahut olumsuz olarak yaşarken görebiliyor veya bu bana hissettiriliyordu. Ama Hayat okulunu geçip geçemediğimi ben göremeyecektim. Onu ancak Allah gecinden versin ahir zamana göçtükten sonra diğer insanların arkamdan konuşacakları
olumlu yada olumsuz değerlendirmeler belirleyeceklerdi. Evet, yaşanan bir olay veyahut hatırlanan bir anı esnasında işte filanca yaramaz adamdı, olmadı bir başkası başka bir durumda o var ya adam gibi adamdı diyecekti belki de. Gerçi insanın gönlü hep ikinci seçenekten yana konuşulmasını arzu eder elbette değil mi?

İşte hayat okulunda nöbette, işimin başında olduğum bir gün karşıma lisedeki karı koca matematik öğretmenlerim çıkıverdiler. Burada adlarını zikretmekten gurur duyacağım iki öğretmenim
Muhittin ve Servet KANDİLCİ. Kalabalık salon içerisinde kendilerini hemen fark etmiştim. Fark etmemiş olmam aptallık, kadir bilmezlik olurdu. Tam üç yıl boyunca isimlerini aşağıda vereceğim diğer öğretmenlerimle varlarını yoklarını, değerli zamanlarını, tüm orta yaş enerjilerini, kendi öğretmenlerinden ve hayat okulundan aldıkları tecrübeleri ile birleştirerek topluma faydalı bir fert olarak yetişmemi sağlayan canım öğretmenlerim.  Alınlarındaki ve yüzlerindeki çizgiler biraz daha derinleşmiş ve artmış olmasına rağmen her ikisinin de hafızamdaki resimleri hala aynıydı. Benim iyi bir meslek sahibi olmam, vatanıma ve milletime, aileme faydalı bir insan olmam için mesai harcandıkça derinliği artan o çizgiler. Biz öğrencilerin yalnız ve tek başımıza kaldığımızda önümüze çıkan güçlüklere nasıl göğüs germemiz gerektiğini, karşılaştığımız çatallanmış bir kavşakta hangi yolu seçmemiz gerektiğini, seçtiğimiz yolda sağlam adımlarla nasıl yürünmesi gerektiğini öğretirken derinleşen o çizgiler. O çizgiler benim için onlara yüce Allah’ ın vermiş olduğu birer gurur nişanesiydi.

Hemen yanlarına koştum ve önce bayan olması dolayısı ile Servet Hocam’ ın ellerinden öptüm, ardından Muhittin Hocam’ ın zamanın derisini bir pamuk gibi yumuşattığı ellerine sarıldım ve öptüm. Her ikisi de beni yanaklarımdan öptüler. Zaman Muhittin Hocam’ ın sadece ellerini değil yüreğini de yumuşatmıştı. Duruşu ve görüntüsü itibari ile hep sert mizaçlı olarak bir görüntüsü vardı. Ama bu görüntüsünün altında altın gibi bir kalbi olduğunu ben dahil bütün öğrencileri bilirdik. Bu sırada Servet Hocam bana yaptığım iş ve mesleğimle ilgili sorular sordu.
Ben lise mezuniyetim sonrasındaki yaşantımı kısa birkaç cümleyle ifade ettim ve kendilerine müteşekkir olduğumu, her şeyin kendi eserleri olduğunu büyük bir heyecan ve hürmetle aktarırken Muhittin Hocam’ ın koyu renkli gözlük camının ardından bir damla yaşın ağır ağır yanaklarına doğru süzüldüğünü fark ettim. Servet Hocam bak gördün mü Hocan çok duygulandı onu ağlattın dedi. Ama bu gözyaşının bir öğrencisini topluma faydalı bir birey olarak karşısında görmenin getirdiği gururdan olduğunu da söyledi. Yıllar sonra sevdiğim, değer verdiğim bu muhteşem iki insanın hakkımda olumlu cümleler sarf ediyor olması sonucu şimdi de benim gözlerim dolmuştu. Hayat okulunda doğru yolda emin adımlarla yürüdüğümün bir işaretiydi bunlar ve ben o zaman tüm öğretmenlerimden elde ettiğim bu ışıkla yoluma devam etme kararı aldım. Daha sonra gurur, sevinç, mutluluk ve biraz da hüzünle vedalaştık.


O akşam işten eve dönüp de gece başımı yastığa koyduğumda ilkokuldan üniversite bitimine kadar kişiliğimin ve toplum içerisindeki yerimin oluşmasında katkıda bulunan tüm öğretmenlerim gözümün önünden bir film şeridi gibi, ama dünyanın en güzel filmini izler gibi geçiyordu ki rahatlamış huzurla uykuya dalmışım. Ama filmin devamını o gece rüyamda izlemeye devam ettim.  Bu filmde öğretmenlerim bir insanı, yani beni inşa ediyorlardı. Temel taşlarımı ve okuma sevgisini ilkokul öğretmenim Yahya Çiller, yaşama sevincimi üniversite hocam Walter Menzler veriyordu. Disiplinli olmayı lisede matematik öğretmenim Muhittin Kandilci öğretirken, sosyalleşmemi lise öğretmenlerim Servet Kandilci ve Bilal Baz sağlıyordu. Espri anlayışıma lise öğretmenim Ahmet Duran Yavuz etki ederken, zamanı iyi değerlendirmeyi ve dakik olmamı ortaokul öğretmenim Bay Gruber enjekte ediyordu. Hayat okulunun giriş şifresini üniversite hocam Turgut Ekmekçi öğretirken, vatan sevgisini lise öğretmenim Kemal İzzet Naldöken önce zihnimde damıtıp sonra yüreğime damlatıyordu.   
Çalışma azmimi üniversite hocam Onur Bilge Kula kamçılarken, dili temiz ve düzgün kullanmama üniversite hocam Sylvia Zinzade katkıda bulunuyordu.

Bir huşu içinde filmi izleyip giderken çalar saatin kulakları tırmalayıcı sesiyle 06:30’da istemeyerek uyandım. Ama daha adını sayamadığım ve sevgilerini yüreğimin ta derinlerinde yaşattığım ve hissettiğim tüm öğretmenlerimin ellerinden saygıyla öperken, hepsinin öğretmenler gününü kutluyorum.  Hayatta olanlara sağlıklı uzun ömürler dilerken, hakkın rahmetine kavuşmuş olanların mekânlarını Allah cennetten bir bahçe eylesin inşallah. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder