Kitap Hakkında:
Kitabın Adı: Minka Abla
Yazarı : Panait Istrati
Çeviri : Sonat
Kaya
Sayfa : 143
Ebat : 12x21 cm
Ücreti : 5,5o TL
Değerlendirmem:
%70
Ne Buldum: Kırsalda hayat zor… Kadın için daha da zor
Yazar Hakkında:
10 Ağustos 1884 yılında Romanya’nın bir liman kenti olan
İbrail’de Yunanlı kaçakçı Gerasim Valsamis adlı bir baba ile Rumen çamaşırcı
Yoitza İstari adlı bir annenin çocuğu olarak doğan yazar Balkanların Maksim
Gorki’si olarak anılır. Gençlik yıllarını başta İstanbul olmak üzere birçok
Osmanlı kentinde geçirmiş olan yazar ayrıca Mısır, Lübnan, Suriye gibi ülkeleri
de gezme fırsatı bulmuştur. Bu gezileri esnasında edindiği bir Fransızca sözlük
sayesinde kendi kendine Fransızca öğrenmiştir.
1916 yılında Balkanlar’daki kargaşadan kaçan verem
hastası İstrati İsviçre’nin Fransızca konuşulan bir bölgesine yerleşir. Burada
hastaneye yatırılır. Hastanede kaldığı zaman zarfında Fransız yazar Romain
Roland’ın makalelerini ve yazılarını okur ve hayran kalır. Hastaneden taburcu
olunca sürekli yazar. Roland’a bir mektup yazarak Fransızca yazıp yazmaması
konusunda fikrini sorar, ama mektup Roland taşındığı için yerine ulaşmaz ve
geri gelir. İstrati yazmayı bırakır. Yalnızlık acısına daha fazla dayanamaz ve
bir parkta usturayla boğazını keserek intihar girişiminde bulunur. Fakat
ölmeden kurtarılır. Üzerindeki mektubu dostlarından biri bulur ve bunu Roland’a
ulaştırır. Roland mektubu alır almaz cevap olarak hiç durmadan yazması
gerektiğini kendisinin bunun için yaratıldığını söyler.
Yaşar Nabi Nayır tarafından Türkçe’ ye de çevrilen ilk
eseri Kira Kiralina’yı yazar. Bu eseri Romain Roland’ın önsüzü ile 1923 yılında
yayımlanmıştır. Dilimize çevrilmiş başlıca eserleri ise Arkadaş, Akdeniz, Angel
Dayı, Minka Abla, Kodin ve Braga’nın Dikenleri sayılabilir. Eserlerinde
genellikle gezdiği ülkeleri değil, tanıştığı ve sevdiği insanları ön planda
tutması aslında kendisinin de insani yönünü yansıtmaktadır. Bu karşılıksız ve
koşulsuz insan sevgisi eserlerinde de görülmektedir. Birçok eserinde arkadaşlık
ve dostluk temasını kullanan İstarti efsanevi aşkları bile arkadaşlık lar
uğruna feda etmiştir.
Uzun bir süredir vücudunu esir alan verem hastalığına
daha fazla karşı direnemez ve 18 Nisan 1935 yılında Bükreş’te ölür.
Arka Kapaktan:
Yaşamının tek amacı, insanları sevmek ve onlara yardım
etmek olan yoksul bir köylü kızı, Minka Abla…
Doğanın ve kendisine biçilen hayatın acımasızlığı
arasında sıkışmış, fakat her şeye rağmen iyi olma
Savaşını sürdürmekten vazgeçmemiş bir kahraman.
Yoksulluk ve sefalet içindeki insanlara kendini adayarak
insanlığı yüceltmeye çabalayan, bu uğraşında sevgi dışında hiçbir dayanağı
olmayan bir iyilik savaşçısı.
Panait İstarti, sıradan insanların kendi çabalarıyla
hayatta kalma mücadelelerini açık ve samimi bir dille sunuyor okuyucuya.
Kitabın Analizi & Yorumum:
Romanya’nın İbrail kasabasının yakınlarındaki Tuna’nın
bir kolu olan Seret Çayının kıyısındaki Çayağzında geçer hikâyemiz.
Kahramanımız fakir köyün fakir halkından birisi olan Alexi’nin Minka adında
genç ve güzeller güzeli köylü kızı Minka’dır. Annesi ve küçük kardeşi Zamfir ile
birlikte yaşamaktadır.
Yaşadıkları köy halkının tüm geçim kaynağı Seret Çayı
kıyısında bataklıkta yetişen sazlıktır. Bu sazlar kesilerek sepet örülür,
evlerin çatıları aktarılır ve satılarak para kazanılır. Minka, köyün dışında
çayın kıyısındaki kulübede Ortapan isimli yaşlı babası ile yaşayan Minku’yu
sevmektedir. Onunla saz keserken buluşur
birlikte saz keser, gönül eğlendirirler.
Bir gün evlerine kasabada ticaretle uğraşan Sima çıka
gelir. Sima’nın bir lokantası, bakkal dükkânı ve meyhanesi vardır. Sima civar
köylülerin çoğu zaman borçla da olsa ihtiyaçlarını gideren çirkin görünümlü
cüce bir adamdır. Alexi babadan kızı Minka’yı eş olarak ister. Alexi baba
tereddütsüz kızını bu zengin adama verir. Minka buna karşı çıkmak istese de sonunda
bu zengin adamla evlenmeyi kabul eder. Ama aklı hala Minku’dadır.
Minka yeni evinde kraliçeler kadar rahattır, amma ve lakin
kalbi hep boştur. Kendisini kocasının işlerine vererek işin başına geçer ve
köyden alışverişe gelen köy halkına yardım eder. Fakat çok sıkılmaktadır.
Kocası bu durumu fark eder ve köyden halası ile küçük kardeşi Zamfiri yanlarına
getirtir. Bu duruma çok sevinen Minka onlarla bir müddet vaktini geçirir.
Ama kalbindeki sevgiyi dolduramadıklarını fark eder ve
bir bahar bayramı kutlamaları sonrasında bohçasını alarak Minku’ya kaçar. Bu
duruma çok bozulan ve gururu incinen Sima acısını çıkartacağına kendi kendine
söz verir. Verdiği sözü de tutar ve bir gece ansızın askerlerle birlikte her
iki aşığı da kulübelerinde yakalatır. Her ikisi de 15 gün tutuklu kaldıktan
sonra serbest kalırlar.
Anlaşılır ve akıcı ve yalın bir dille kaleme alınmış bu
143 sayfalık kısa romanı bir günde okudum bitirdim. Kendim de çocukluk
yıllarımı kırsalda geçirdiğim için kitabı okurken adeta çocukluk yıllarımda
yaşadığım ve şimdi özlemini çektiğimi o eşsiz doğa ananın kucağında hissettim
kendimi. Köy yaşamındaki sefaleti, sevgiyi, gençlerin gizli kaçamak
buluşmalarını, yaşlıların fakirlikten kurtulmak için kızlarını zengin birisine
yamama düşüncesini ve evlilik olaylarında çocuklarının fikrini dahi almadan ben
ne dersem o olur düşünce tarzını, kırsalın kendine has örf ve adetlerini tekrar
yaşadım adeta. Hatasız çevirisi de okuma keyfini arttırıyor insanın.